76
Products
reviewed
797
Products
in account

Recent reviews by BorderEagle

< 1  2  3 ... 8 >
Showing 1-10 of 76 entries
No one has rated this review as helpful yet
17.0 hrs on record
Bu oyunu çıktığı yıl ilk gördüğümde o kadar çok oynamak istemiştim ki. Grafikler, atmosfer, nostalji, açık dünyası o kadar güzel gözükmüştü ki gözüme. İlk çıktığı zaman fiyatı pahalı geldiği için alamamıştım ve daha sonra çıktığı yıl içerisinde ücretsiz hafta sonu etkinliğiyle iki arkadaşımla daha girip birkaç saat oynamıştık. Ben beğenmiştim, hataları saymazsak her şey neredeyse umduğum gibiydi fakat arkadaşlarım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Onlar beğenmemişti ve ben de tek başıma devam etmek istememiştim. Birkaç gün sonrasında da askere gidince oyunun tadı damağımda kalmıştı. Aradan geçen birkaç yıl sonra oyunu indirim döneminde aldım. Yine o iki arkadaşımdan biri daha aldı oyunu ve birlikte tekrar başladık. O arkadaşım birkaç saat sonra yine bıraktı ve ben de bıraktım. Birkaç yıl sonra, yani bu incelemeyi yazdığım tarih itibarıyla oyuna tek başıma başladım ve bitirdim. Fakat o ilk birkaç saatin sonrasında oyun gerçekten sıkıcı hale geliyormuş, arkadaşlarım bırakmakta haklıymış. Nedenlerinden bahsedeceğim.

Generation Zero'ya başlar başlamaz, kendimizi İsveç'in güzel ve bir o kadar da tehlikeli kırsalında buluyoruz. 1980'lerin sonlarında geçen bu alternatif tarih kurgusunda, gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuş olan insanlardan geriye kalanlarla ve ölümcül robotlarla dolu bir dünyada buluyoruz kendimizi. Oyunun hikayesi, sakin bir tatil dönüşü, yaşadığımız kasabaya geri döndüğümüzde başlıyor ve her şeyin yolunda olmadığını fark ediyoruz. Bu noktada hayatta kalma ve sırları çözme yolculuğumuz başlamış oluyor. Hikaye genelde radyo konuşmaları ve etrafta bulunan notlar üzerinden anlatılıyor ve ilerliyor. İnsan NPC'ler ile çok nadiren karşılaşıyoruz fakat onlarla herhangi bir etkileşimde de bulunamıyoruz. Oyunda herhangi bir ara sahne olmaması da şahsi fikrime göre hikaye anlatımını zayıflatmış ve bu olumsuzluklar da oyunu düşük bütçeli hissettiren sebeplerden biri arasına ekleniyor.

Generation Zero, açık dünya yapısıyla, geniş ve keşfedilmeye değer bir dünya sunduğunu düşündürmeye çalışan bir oyun. İlk başta silahsız ve savunmasız olmanın verdiği çaresizlik hissi, oyunun ilerleyen bölümlerinde bulduğumuz silahlar ve geliştirdiğimiz yeteneklerle yerini güçlü bir hayatta kalma içgüdüsüne bırakıyor. Robotlarla olan çatışmalara stratejik yaklaşmamız gerekiyor. Çünkü her bir robotun kendine has zayıf noktaları mevcut ve bu noktaları hedef almak çok önemli. Kaynakları toplamak, cephane bulmak ve ekipmanlarımızı geliştirmek hayatta kalmada önemli bir yer tutuyor. Paragrafın başında söylediğim "...keşfedilmeye değer bir dünya sunduğunu düşündürmeye çalışan bir oyun" ifadesini açıklamak gerekirse; oyunun açık dünyası gerçekten bomboş. Her yerde aynı binaların kopyala/yapıştır şekilde etrafa serpildiğini, oyunun ilk birkaç saatinden sonra görmeye başlayınca tüm keşfetme isteğinin yok oluşu, oyunun sonunu getirmemi o kadar zorlaştırdı ki. Bir yerden bir yere gitmek o kadar zorlayıcı ki, yeteneği açmadığınız takdirde hızlıca biten stamina, haritanın çok büyük fakat boş oluşu sebebiyle bir yerden bir yere gitmek için ormanları, dereleri tepeleri aşmamız gerektiği ve bu süreçte bir kilometre uzaktaki robotların sizi fark edip saldırıya geçmesi, taşıtların işe yaramaz oluşu gibi sebeplerden dolayı bir yerden bir yere gitmek için speed hack açtığımı söylemeden edemeyeceğim. Eğer speed hack açmadan oynamaya çalışsaydım, kesinlikle yarısında sıkıntıdan oyunu bırakırdım. Her neyse;

Grafiksel olarak, Generation Zero'nun etkileyici bir görsele sahip olduğunu söyleyebilirim. İsveç'in kırsal bölgeleri, dağlar, dereler, tepeler, kasabalar, robotlar gerçekçi bir şekilde tasarlanmış. Gece-gündüz döngüsü, hava durumu efektleri ve çevresel detaylar, oyunun atmosferini güçlendiriyor. Ses tasarımı da en az grafikler kadar etkileyici. Oyunun sessizliğini bir anda bölen robot sesleri, insanı yerinden sıçratabiliyor. Diğer çevresel sesler ve müzikler de, oyunun gerilim dolu atmosferini tamamlıyor diyebilirim.

Oyuna sonradan eklendiğini düşündüğüm bir outpost ele geçirme sistemi de var. Listeme eklenen bir görev vasıtasıyla ilk outpost'umu ele geçirdim ve inşa moduna geçip outpost'umu özelleştirdim. Sanırsam yarım saat kadar sonra ekrana gelen bir bildirim ile outpost'un saldırı altında olduğunu öğrendim ve oraya fast travel yaptım. Beni orada inanılmaz zor bir mücadele karşıladı. Daha oyunun neredeyse ilk kısımlarındayken, seviyem düşük olduğu halde oldukça zorlayıcı bir savunma yapmam gerekti fakat tabii ki savunmayı başaramadım ve outpost'um imha edildi. Outpost ele geçirmek için de farklı bir coin cinsine ihtiyacımız var fakat o coin cinsinden kazanamadığım için oyunun sonuna kadar başka hiçbir outpost'u ele geçiremedim. Zaten ele geçirsem de savunmasını yapabileceğimi sanmıyordum.

Özetle; Generation Zero, gizemli ve tehlikeli bir dünyada hayatta kalma mücadelesi vermek isteyenler için, geniş bir açık dünyada her ne kadar çeşitli olmasalar da görevden göreve koşmak isteyenler için, looter shooter oyunlarını sevenler için, 80'lerin nostaljisini yaşamak isteyenler için, vasat hikaye ve vasat oynanışı sorun etmeyecekler için, birbirinin benzeri çokça mekan görmeyi dert etmeyenler için, beraber oynayabileceği en az bir arkadaşı olan oyuncular için iyi bir seçenek olduğunu düşünüyorum ve bu kriterler sizin için uygunsa, indirim dönemlerinde en az bir arkadaşınızla alıp denemenizi tavsiye ederim.
Posted June 12.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
3 people found this review helpful
6.1 hrs on record
Bu oyun bir remaster olduğu için, hikaye gibi değişmeyen unsurlara fazla değinmeden, sadece bir remaster incelemesi yazmak istiyorum.

Öncelikle "Bir oyun neden remaster edilir?" sorusuyla başlayalım. Oyun görsel ve mekanikleri açısından çağın gerisinde kalmıştır ve bir yenilenmeye ihtiyaç duyar, yapımcılar iyi yapamadıkları yerleri bu versiyonda daha iyi yapmak isterler, günümüz teknolojilerinden faydalanmak için yazılımsal yükseltmeler yaparlar, yeni özellikler eklerler. Crysis 3 ise bu cevaplardan sadece biriyle örtüşüyor o da yazılım yükseltmeleri ve yeni özellikler. Mesela bu versiyonda Ray Tracing ve DLSS eklenmiş ve çok iyi optimize edilmiş. Fakat Ray Tracing'in çok iyi çalıştığını söyleyemem. Yansımaların çok iyi ve doğru gözüktüğünü söylemek zor.

Digital Foundry gibi aşırı teknik açıdan inceleyebilecek bilgiye sahip olmadığım için, sadece genel olarak bahsedeceğim. Crysis 3 Remastered, orijinal oyunla karşılaştırdığımda bazı hayal kırıklıkları yaşamama neden oldu. Yenilenmiş bir versiyon olmasına rağmen, görsel açılardan orijinal oyunla tamamen aynı diyebilirim. Bazı ufak ışıklandırma iyileştirmeleri hariç, detay seviyesi, çevresel efektler, animasyonlar ve karakter modellemeleri orijinal oyunla aynıydı. Bunun sebebi ise orijinal oyun zaten görsel olarak çok üst düzey bir oyundu ve günümüzde bile hala etkileyiciliğini koruyordu. Teknolojik olarak kendileri de daha üstüne çıkamadıkları için Crysis 1 ve Crysis 1 Remastered'da olduğu gibi görsel olarak bir gelişme göremiyoruz bu versiyonda. Bu oyunun en az 10 yıl erken remaster edildiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Böylesine başarısız sayılabilecek bir remasterın tabii ki finansal gerekçeleri de var. Crytek'in o yıllarda iflasın eşiğinde olması ve ek gelir elde etmek istediği için böyle bir adım attığı ortada.

Bunlar bir yana, oynanış ve hikaye açısından Crysis 3 Remastered, orijinal oyunla aynı kalitede devam ediyor. Nanosuit'in çeşitli yeteneklerini kullanmak ve yeni özelliklerin kilitlerini açarak, savaş alanında nanosuitimizi istediğimiz gibi özelleştirip kendi savaş taktiklerimizi uygulayabiliyoruz. Belirlediğimiz yetenekleri loadout sistemiyle kaydedip, istediğimiz an istediğimiz skill setleri arasında geçiş yapabiliyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam bu özellik orijinal oyunda yoktu. Ayrıca, Crysis 2'nin aksine, sunulan daha geniş açık alanlar sayesinde taktikselliğin üst düzeyde olması oyunun en güçlü yönlerinden biri.

Oyunun ses tasarımları her ne kadar harika olsa da Türkçe dublajda ne yazık ki çok başarısız. 1-2 karakter hariç, tamamı inanılmaz ruhsuz konuşuyor ve bazı anlarda ilkokul piyesi izliyormuş hissiyatı vermesi sebebiyle daha fazla dayanamayıp oyunu İngilizce'ye çevirdim. Keşke biraz daha özen gösterilseymiş bu konuda.

Crysis 3 Remastered, orijinal oyunla karşılaştırıldığında görsel açıdan beklenen gelişmeleri sağlayamasa da, oynanış ve hikaye açısından hala güçlü bir deneyim sunuyor. Eğer orijinal oyunu daha önce hiç oynamadıysanız, Crysis 3 Remastered'ı alıp deneyebilirsiniz. Daha önce oynadıysanız, bunu almanızı gerektirecek bir sebep yok.
Posted March 5.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
3 people found this review helpful
5.7 hrs on record
Birkaç gün önce Delta Force - Black Hawk Down oyununu bitirip, bir inceleme yazmıştım. Şimdi de onun hikaye genişletmesi olan "Delta Force: Black Hawk Down: Team Sabre" oyununu bitirdim ve bir inceleme yazmak istedim. Orijinal oyuna ek olarak yeni görevler, silahlar ve haritalar ekleyerek oyun deneyimini genişleten bu oyun, 1993'teki Somali çatışmalarında ve özellikle 1993 yılında gerçekleşen "Mogadişu Muharebesi" sırasında Amerikan askerlerinin karşılaştığı zorlukları konu alan hikayenin devamında gelişen olayları ve mücadeleleri daha derinlemesine ele alıyor.

Team Sabre, bizlere Orta Doğu ve Afrika'da geçen 11 yeni görev sunuyor. Bu görevler çöl, kent ve orman bölgelerinde geçiyor ve bu çeşitlilik, bizlere farklı taktikler deneme ve daha farklı silahları kullanma fırsatı veriyor. Her bir görevde, ortama uygun doğru silahı seçmek çok önemli. Oyun da bize bu konuda yardımcı olmak için her görev için önerdiği silahlar var ve o önerdiği silahlarla göreve gitmek tamamen bize kalmış. Bu konudaki tek şikayetim, bazı görevlerde kullanmamı önerdiği keskin nişancı tüfeklerinin hiçbir fayda sağlamaması. Bölümler her ne kadar geniş alanlarda geçseler de, çok fazla da yakın temasa giriyoruz ve keskin nişancı tüfeğinin bir anlamı kalmıyor. Bu sorunla orijinal oyunda da karşılaşmıştım fakat incelememde belirtmeyi unutmuştum.

Böyle eski bir oyun için günümüzde grafik ve seslerden bahsetmek her ne kadar anlamsız olsa da 2004 yılında piyasaya sürülen bir oyun olarak, oyunun grafikleri, zamanına göre iyi bir savaş atmosferi oluşturmak için yeterliydi. Zira, aynı yıl çıkan Far Cry oyunun grafiklerini ele aldığımızda, kimisine göre yılına göre bile kötü grafiklere sahip bir oyun olarak düşünülebilir. Seslerden de bahsetmek gerekirse, silah sesleri ve patlama efektleri gibi ses tasarımı yılına göre oldukça iyi diyebilirim.

Belki birçok kişi bana katılmayacak fakat "Delta Force: Black Hawk Down: Team Sabre", orijinal oyuna göre biraz daha kısa sürse de, orijinalinden çok daha iyi görevleri ve daha keyifli ve heyecan verici bir oynanışa sahip. Oyunun eski oluşunu bir kenara bırakırsak, orijinal oyunu sevdiyseniz, zorlu görevler, geniş savaş alanları ve taktiksellik tam bana göre diyorsanız, bu oyun sizin için güzel bir deneyim olacaktır.
Posted February 14.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
7.5 hrs on record
İncelemek için 21 yıl geç kalsam da, çıktığı yıllarda defalarca oynayıp bitirdiğim Delta Force: Black Hawk Down, oyun dünyasında kendi çizgisini çizen bir başyapıt. Özellikle 2000'lerin başında, FPS türünün yükseldiği dönemde bu oyun, gerçekçi atmosferi ve heyecan verici görevleriyle ön plana çıktı.

Öncelikle, kendimizi 2003 yılında hayal ettiğimizde, oyunun görsel tasarımı ve atmosferi üzerinde durursak, o dönem için iyi denilebilecek grafiklere sahip ve Somali sokakları, çatışma alanları gerçekçi bir şekilde yansıtılıyor. Oyunun ses tasarımı da başarılı; özellikle çatışma anlarında duyulan silah sesleri ve patlamalar, oyuncuyu o anın içine çekiyor.

Görevlerin çeşitliliği ve gerçek olaylara dayanması, bizlere tarihi bir perspektif sunuyor. Mogadişu'daki çatışmalara katılarak, o dönemin atmosferini yakalamak mümkün. Ayrıca, görevlere başlarken silah ve ekipman seçimini bize bırakması, görevler arasındaki geçişlerin hızlı olması ve her anın birbirinden farklı zorluklarla dolu olması, oyunun sürükleyici bir deneyim sunmasını sağlıyor.

Ancak, oyunun bazı kötü yanları da var. Yapay zekadan başlarsak; dost yapay zekası çok kötü, neredeyse hiç faydaları olmuyor ve dibindeki düşmanı bile algılayıp öldüremiyor. Düşman yapay zekası ise biraz daha farklı göründü bana. Kimi zaman bitkisel hayatta gibiler, tepki vermiyorlar, arkaları dönük bekliyorlar. Kimi zaman da dünyanın en iyi savaşçıları haline geliyorlar ve sizi kolayca öldürüyorlar.

Görevler ise, özellikle günümüz yeni nesil oyuncular için fazlasıyla zorlayıcı olabilir. Benim gibi bu tür oyunlarla büyümüş insanlar, save sisteminin olmadığı veya save almayı unutup öldüğümüzde en baştan başladığımız oyunlara alışık olsak da, yeni nesil oyuncularda bu büyük bir problem olabilir. Oyunda, görev başına belli bir sayıda save alma hakkınız var. Bu 3-5 civarı değişiyor görevden göreve.

Son olarak, Delta Force: Black Hawk Down, o döneminin öne çıkan FPS oyunlarından biriydi. Mogadişu'daki çatışmaların yoğunluğunu ve gerilimini yaşamak isteyenler için kesinlikle önerebileceğim bir deneyim.
Posted February 5.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
119 people found this review helpful
5 people found this review funny
2
1
1.0 hrs on record
Early Access Review
Türk oyunu olduğunu bilmeden istek listeme almışım ve öğrendiğimde alıp denemek istedim.

Taktiksel FPS oyunlarını severim; SWAT 3, SWAT 4, Ready or Not... Olabildiğince bu türdeki oyunları takip etmeye çalışıyorum. Contain de bu türde bir oyun ve taktikselliği, anomali avladığımız bir oynanış ile birleştirmişler. Konsept güzel ve merak uyandırıcı.

Fakat bu konsept ne yazık ki çalışır hale getirilememiş. 1 saat dayanabildim ve bu süreçte gördüğüm İyi ve kötü yanlarını aşağıda madde madde sıralayacağım.

İyi yanları:
  • Dediğim gibi konsept güzel,
  • Gündüz haritası hariç, haritalarda atmosfer güzel,
  • Ekipman ve silah modifiyesi yapmak güzel,
  • Grafikler iyi.
Kötü yanları ve geri bildirimlerim:
  • SSD olduğu halde ana menüye girerken bile, loading assets kısmında gereksiz fazla bekletiyor.
  • Görev yükleme süreleri yine aynı şekilde uzun.
  • Odaların özel olup olmadığını anlamak için yanlarında bir kilit işareti var. Özel olmayan odaların da yanında neredeyse birebir aynı kilit işareti var fakat sadece kilit kısmı azıcık açık. Yani hangisi özel hangisi özel değil onun için monitörün dibine girdim o kilit işaretlerini görmek için.
  • Oyunda verilen ilk silah tamamen boş olarak veriliyor. Bir ironsight bile yok. En azından bir ironsight ve fener takılı şekilde gelebilir. Çünkü hemen oyuna dalmak isteyenler hezimete uğrayacaktır. Benim gibi.
  • Giydiğimiz ekipmanların avantajlarını-dezavantajlarını görebiliyorum fakat silahıma taktığım ekipmanların göremiyorum. Hangi parçanın bana ne faydası var anlayamıyorum.
  • Modifiye ekranında bazı UI elementleri üst üste biniyor.
  • Intro biraz sıkıcı geldi. Bağımsız bir stüdyodan üst kalite bir intro kimse beklemiyor fakat introyu seslendirenin de sanırım mikrofonundan kaynaklı kulağa batan bir kalitesizlik vardı. Bir de Intro altyazısında kelimenin birinde yazım yanlışı vardı, bir kontrol edin isterseniz.
  • Intro bittikten sonra ana menüye ulaştığımda sağ tarafta karakterin gözükmesi gerekirken karakter gözükmüyordu, elindeki silah havada duruyordu. Sonradan düzeldi.
  • Türkçe dil seçili olduğu halde bazı yerler yarı Türkçe yarı İngilizce.
  • Yapay zeka yok. Düşmanlar sizi duvarın arkasından görüp koşarak geliyor. Siz onları görüp tepki verene kadar vurulmuş oluyorsunuz. Çalı gibi nesnelerin arkasından siz göremeseniz bile onlar sizi görüyor ve vuruyor. Sağa sola çok hızlı koşuyorlar, o kadar hızlılar ki ben fareyi hareket ettirirken yetişemiyorum. Bazen de sapıtıyorlar, arkalarını dönüp başka yere ateş ediyorlar.
  • Haritalarda gezinen anomaliler var. Peşinize bir düştü mü bırakmıyor, öldürene kadar kovalıyor. Bir yerde peşimizi bıraksınlar. Onlardan kaçacağım diye gidip askerlere ölüyorum.
  • Kolumuzda bir tablet var. TAB ile görevleri gösteriyor, T ile etraftaki anomalileri gösteriyor. Fakat tableti kullanırken ve tabletten çıkarken ekran 2 saniyeliğine siyah oluyor. Gerçekten rahatsız edici. Seamless bir geçiş yapılırsa çok daha iyi olur.
  • Siyah ekran demişken, zırhlı araçla içinde oturur pozisyonda göreve getiriliyoruz, araç durunca arka kapı açılıyor ve yine siyah ekran giriyor fakat bu sefer 10 saniyeye yakın sürüyor ve bizi dışarı ışınlıyor. Oyundan koparıyor bu siyah ekranlar. Hem de her görev başında bu araçların görev yerine varmasını ve siyah ekranları bekliyoruz. Bence bu kısımlar komple kesilip atılmalı, direkt olarak oyunda yürür şekilde başlamalıyız. Çünkü:
  • Oyun çok zor, 2-3 mermiye ölüyoruz. Yapay zeka da aimbot olduğu için oyun daha da zorlaşıyor. Sık sık baştan başlıyoruz göreve ve bu araçla getirilme sahnelerini tekrar beklemek zorunda kalıyoruz. Ayrıca şunu söylemek istiyorum, oyun o kadar zor geldi ki, tüm görevleri defalarca baştan oynadığım halde birini bile bitiremedim. Silahlardaki abartılmış recoil de bu duruma hiç yardımcı olmuyor.
  • Öldükten sonra Mission Failed ekranında karakterimizi sağa sola çevirebiliyoruz ve o zaman da Mission Failed yazısı karakterimizin içine giriyor. Karakter çevirme o ekranda devredışı bırakılabilir. Gerek yok çünkü.
  • Oyundaki görev sayısı Erken Erişim için bile çok az. Sadece 4 tane harita var. Bu haritalarda her başladığınızda ufak tefek rastgele değişiklikler oluyor. Mesela bir sokağın girişinde araba varken, bir sonraki denemenizde yok, gibi. Etkisi neredeyse yok.
  • RTX 3080 ile pek fazla performans sorunu yaşamadım fakat performans daha da iyi olabilirdi. 1440p'de ortalama 70-80 FPS değerlerindeydim fakat ara sıra drop giriyordu. DLSS veya FSR mevcut değil.

Son olarak da, yapımcıların Türkiye pazarını düşünme gibi bir çaba içerisinde olmadığını fiyatından anladım. 15 dolar, bugünkü kurla 452₺ akıl almaz bir fiyat. Ready or Not gibi daha üst kalite bir yapımı zamanında indirimsiz 99₺'ye aldığımı düşündüğümde, bu oyunu kimseye tavsiye edemem. İleride gelişir mi bu oyun bilmiyorum, pek sanmıyorum. Muhtemelen birkaç büyük güncelleme sonrası kaderine terk edilecek. Terk edilmezse, iyi yerlere gelebilir fakat sonradan bir popülerlik yakalayacağını da sanmıyorum.

Erken erişim bir oyunda hatalar ve eksikler elbette beklenen şeyler fakat fiyatının tam oyun fiyatı olması beklentiyi yükseltiyor. Ve bu beklentiyi de karşılayamayınca hayal kırıklığı oluyor. Oyunu şimdilik iade ediyorum ve gelen güncelleştirmelere göre daha sonra tekrar alıp şans vermeyi düşünüyorum. Yapan ekibin yolu açık olsun.
Posted January 17.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
 
A developer has responded on Jan 22 @ 1:52pm (view response)
2 people found this review helpful
25.0 hrs on record (18.8 hrs at review time)
Sniper Ghost Warrior 3, serinin önceki oyunlarının çizgiselliğinden çıkıp, bize açık dünya deneyimi yaşatmayı amaçlayan, taktiksel ve gizlilik ağırlıklı bir FPS oyunu.

Oyunun temel hikayesi, Jon North isimli bir özel kuvvetler ajanının Gürcistan'daki casusluk görevlerini anlatıyor ve Jon'un amacı, kaçırılmış küçük kardeşi Robert'ı bulmak ve ayrılıkçıları temizleyerek bölgeye tekrar istikrar getirmek. Bunları yaparken neredeyse hep yalnızız fakat ara sahnelerde bize eşlik eden farklı karakterler de mevcut. Oyunun sonunda öğreniyoruz ki; Kardeşi Robert kaçırıldığında, 23-Society isminde bir grup tarafından farklı deneylere tabi tutulmuş ve birtakım ilaçlarla insanüstü özellikler kazanmış ve kötülere çalışıyormuş. Neyse ki, hikayenin sonunda Robert'ı ikna ediyoruz fakat reaktör odasında kendini feda etmesiyle oyun bitiyor.

Ana hikaye sonrası, 2 adet DLC olan hikaye genişletmelerini de oynadım ve bitirdim. The Escape of Lydia DLC'si yarım saatte bitti ve yaptığmız tek şey ana oyunda temizlediğimiz birkaç bölgeyi tekrar temizlemek. Başka bir esprisi yok. Tam bir hayal kırıklığı. Fakat The Sabotage DLC'si daha iyiydi. Bu sefer Robert olarak oynuyoruz ve onun yaşadığı olayları deneyimleyip, ilaçlarla nasıl güçlendiğine şahit oluyoruz ve baş kötüden aldığımız görevleri yerine getiriyoruz. Oynanış süresi de yeterli seviyedeydi diyebilirim.

Oyunun atmosferi, çevre tasarımı ve grafikleri çok iyi. Çevreye bakmaya doyamıyorsunuz. CI Games ekibi yine CryEngine 3'ü tercih etmiş ve önceki oyuna göre görsel ve teknik anlamda çok daha iyi bir iş çıkartmışlar.

Oyunun açık dünyasından bahsetmek gerekirse; tek bir haritadan değil, yükleme ekranıyla geçiş yaptığımız, yanılmıyorsam 3 farklı haritanın birleşmesiyle oluşuyor. Hikaye ilerledikçe, yeni görevleri tamamlamak için bu haritalar arasında zaman zaman geçiş yapıyoruz. Açık dünya konusunda Far Cry 3'e benzetmeye çalışmışlar diyebilirim. Çünkü ele geçirmemizi istediği çok sayıda outpost, haritada bol miktarda bulunan soru işaretleri, toplanabilirler, loot sandıkları, kilidini açtığımız bazı yetenekler bana direkt olarak Far Cry 3'ü anımsattı.

Yetenek ağacımızın yanında bir de craft sistemimiz var. Cesetlerden, loot sandıklarından bulduğumuz ham maddelerle mermi, sağlık kitleri gibi şeyler üretebiliyoruz fakat bunların bir taşıma limiti olduğu için tonla cephane ve sağlık kitiyle etrafta gezemiyoruz.

Az önce outpost ele geçirmek demişken; oyunun bu kısmı tamamen sorunlu. Oyunun yarısına kadar ele geçirebildiğim kadar outpost geçireyim derdindeydim fakat şunu fark ettim ki; haritada outpost işareti olduğu halde bir outposttaki herkesi temizliyorum fakat temizlendi diye bildirim gelmiyor. Etrafta 10 dakika koşuşturup acaba birini mi atladım diye bakınıyorum fakat kimseyi bulamıyorum. Pes edip gidiyorum, sonraki ana görevlerde beni o temizlemeye çalıştığım outposta gönderiyor ve bir bakıyorum tüm düşmanlar tekrar spawn olmuş. Yani; outpostu bana temizletmemiş çünkü sonradan o outpostta ana görev yapacakmışım. Bu sorunla o kadar çok kez karşılaştım ki, artık bir yerden sonra outpost temizlemekle hiç uğraşmadım yine aynı sorunla karşılaşırım diye. Oyunu %100 tamamlama niyetindeydim fakat bu olay o niyetimi aldı götürdü ve oyunu bitirdikten sonra da geri dönmek istemedim o outpostlara.

Oyundaki ana görevlerin çok çeşitlilik sağladığını söyleyemem çünkü oyunun neredeyse tek temel döngüsü şu; bir yere sız, bir şeyler bul, birilerini öldür, oradan kaç. Oradan kaçmadıkça, yani bölgeden çıkmadıkça görev tamamlanmıyor. Bu kaçma olayı epey sinir bozucu olabiliyor çünkü, belirtilen alandan çıkar çıkmaz görev tamamlandı ekranı geliyor ve ondan sonra safehouse'a fast travel çekebiliyorsunuz. Hemen fast travel çekebileyim diye alandan çıkmak için etrafta at gibi koşuyorum, dağı taşı aşıyorum, duvarlara takılıyorum, duvarları aşmaya çalışıyorum, kayboluyorum, çıkış yolunu arıyorum. Siz beni anladınız. Yani, ne gerek var ki buna? İlk birkaç sefer tamam fakat her görevde bu "kaç" olayı can sıkıyor. Her neyse, bu olağanüstü görev tasarımına da ara sıra berbat kalitedeki 480p pre-rendered ara sahneler eşlik ediyor. O videolar o kadar kötü kalitedeki, oyundan hemen kopartıyor. Çok kötü seslendirmeler de bu duruma hiç yardımcı olmuyor. Ana görevlerin yanında yan görevler de yapıyoruz fakat onların da çeşitlilik sağladığını söyleyemem. Bu yan görevlerin bazıları; sivil halka yardım ettiğimiz görevlerden, bazıları da daha önceden zaten girip temizlediğimiz yeri tekrar temizleme görevlerinden oluşuyor. Kısacası, ana görevler de, yan görevler de başarısız.

Gizlilik ve sniper konularına gelecek olursak, sniper kullanmak gerçekten keyifli hissettiriyor. Çevrede kendimize yüksek bir konum bulduktan sonra, drone ile herkesi işaretledikten sonra herkesi tıkır tıkır temizlemek oldukça güzel. Sniper kullanırken mesafe ve rüzgar gibi faktörler merminin düşeceği noktayı etkilediği için, "normalde" çok iyi ayarlamak gerekiyor. Ben bu olayla uğraşmak istemediğim için zorluk seviyesini düşük tuttum ve nişan aldığımda, oyun, merminin düşeceği yeri gösterdiği için işim biraz daha kolay oldu. Fakat eğer yakalanırsanız her şey altüst oluyor. Yardım çağırmıyorlar fakat hemen hepsi dağılıyor, kimi saklanıyor, kimi sağınızdan solunuzdan dolaşıyor, kimi de havan topu ateşliyor. Elinizde iyi bir silah yoksa ve düşman kalabalıksa, fark edildikten sonra hayatta kalmak zor olabiliyor. Düşük zorlukta bile çok defa öldüm. Ölmemin sebebi bazen oyun mekaniklerinin biraz hantal oluşu, bazen düşmanların aimbota bağlaması, bazen de sağlık barının ilginç bir şekilde 2-3 mermiyle tamamen boşalması. Gizlilik konusunda, taşla veya dikkat dağıtıcı mermiyle düşmanların dikkatini dağıtıp arkadan bıçakla indirmek ve sonra cesedi saklamak eğlenceli oluyor ve insanı moda sokuyor. Fakat bu olay bazen de geri tepebiliyor. Arkadan yaklaştığım her 2 düşmandan 1'i, san ki geldiğimi hissediyormuş gibi bir anda sağa veya sola dönüp başka yere gitmeye başlıyor. Adamların 180 derece görüş açısı olduğu için hemen görüyor ve ateş etmeye başlıyor. Ayak sesi yapmadığım halde, bazen de direkt olarak arkalarını, yani bana dönüyorlar ve yine ateş etmeye başlıyorlar. Yapay zekaların tepki süreleri çok kısa tutulmuş. Bu gerçekçilik sağlayabilir fakat fazla gerçekçilik de insanı bunaltabiliyor. Mesela; birine yine arkadan yaklaşıyorum çömelerek ve sessizce. 2 metre kala koşuyorum üstüne hemen bıçaklayım diye. Fakat o 2 metrelik koşma mesafesinde hemen sesimi duyuyor ve ışık hızında bana dönüp ateş etmeye başlıyor ve herkes alarme geçiyor.

Bu oyunu ilk çıktığı zamanlarda oynamadım fakat hatırladığım kadarıyla, optimizasyon sorunları ve fazla sayıda buglar yüzünden epey tepki toplamıştı. Oyunun şuan %66 ile "Karışık" yorumlara sahip olmasının temel sebebi bence bu. Oyun belki ilk zamanlardaki gibi sorunlu değil fakat ben 2023 yılının Aralık ayında oynarken bile çok sayıda bugla karşılaştım. Her 5 ana görevin 1'inde mutlaka oyunu kıran bir hatayla karşılaştım ve göreve en baştan başlamak zorunda kaldım. Bazen de düşmanların mermi geçirmemesi gereken duvarlardan mermi geçirip beni vurduğuna şahit oldum, bazen de arabadan inerken haritanın altına düştüm.

Bu oyun kıran buglar, bahsettiğim outpost ele geçirme sorunu, berbat ara sahneler ve seslendirmeler, yapay zekanın bazen Terminatör'e bağlaması, fast travel hariç oyuna ilk giriş yükleme ekranının çok uzun sürmesi gibi sorunlardan oyuna ben de olumsuz inceleme vermeyi düşündüm fakat genel oyun tecrübeme baktığımda, fikirlerim olumlu ve oyun keyif vericiydi. Gizlilik ve keskin nişancı oyunlarından hoşlanıyorsanız kesinlikle indirim dönemlerinde alıp denemelisiniz.
Posted December 18, 2023. Last edited December 19, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
10.4 hrs on record
Her ne kadar bir hayran olmasam da LOTR evrenini severim. Kitaplarını okuma fırsatım olmadı fakat filmlerini arada bir açar sıkılmadan tekrar izlerim. Büyülü evreni, karakterleri, yerleşim yerleri bana hep ilgi çekici gelmiştir. İlk filmi çıktığı zaman izlediğimde gerçekten çok etkilenmiştim ve keşke bir oyunu olsa da oynasam demiştim. 2003 yılında The Hobbit isminde bir oyun çıkmıştı. Bir sebepten pek fazla oynadığımı hatırlamıyorum fakat Shire'de serbestçe dolaşmanın verdiği hazzı hatırlıyorum.

LEGO LOTR da bu serbestliği oldukça iyi yansıtmış. Açık Dünya'da çizgisel ilerleyen ana hikayeyi bitirdikten sonra, Orta Dünya'ya ait her yerde, kilidini açtığınız karakterlerle, serbestçe gezebildiğiniz Free Play modu, Orta Dünya'da gezmeyi, vakit geçirmeyi sevenler için yapılmış. Aynı zamanda bu modda, isterseniz kalan yan görevleri, toplanabilirleri de tamamlayabilirsiniz.

Oyunun hikayesi, LOTR film üçlemesinin hikayeleriyle birebir aynı. Ana konuyu etkilemeyecek kadar ufak değişiklikler mevcut olsa da, genel olarak filmlerde ne oluyorsa bu oyunda da aynı şeyler oluyor.

Hikaye aynı olsa da, bir LEGO oyununun olması gerektirdiği gibi sevecen, eğlenceli bir yapısı var. Sağı solu parçalayıp puan toplamak, bazı parçalanan legolardan karşıya geçebilmemizi sağlayan bir köprü, yukarı çıkmamızı sağlayan bir merdiven inşa etmek, karşımıza çıkan düşmanları öldürmek, platform oyunu gibi sağa sola zıplamak, aslında bu oyununun temel döngüsü. Parçala, inşa et, karşıya geç, öldür, hikayede ilerle. Bu döngü en başlarda eğlenceli olsa da birkaç saatten sonra sıkmıyor dersem yalan olur. Çünkü neredeyse oyunun sonuna kadar bu saydığım şeyleri veya benzerlerini yapıyoruz. Fakat farklı engelleri aşmak için farklı karakterler kullanmamız, biraz olsun çeşitlilik katıyor diyebilirim.

Oyunda beni en çok rahatsız eden problem, filmde 10 saniye gösterilip geçilen sahneyi, oynanışı uzatmak için 10-15 dakika sürecek şekilde yapmışlar. Bazı yerlerin gereksiz uzatıldığını ve sıktığını düşünüyorum. Filmin Weathertop sahnesinde, Nazgûllar geldiği andan itibaren Frodo'nun yaralandığı sahneye kadar en fazla birkaç dakika vardır. Fakat oyunda sakız gibi uzatmışlar. Platform ve parkur öğeleriyle ve bir sürü engellerle Weathertop'un tepesine tırmandırıyor, Sağdan soldan malzeme bulup ateş yaktırıp Nazgûlleri def etmemizi istiyor ki ateşi yakacak malzemeleri bulana kadar epey uğraştım. Yani, filmdeki birkaç dakikalık yeri yarım saatte zor bitirdim. Filmin hikayesini ve o sahnenin kaç dakika sürdüğünü bildiğim için, bir an önce o sahneyi geçip ilerlemek istiyorum yoksa gerçekten sıkılmaya başlıyorum. Sadece Weathertop bölümüne has değil, tüm bölümlerde, her şeyi oldukça uzatmak için ellerinden geleni yapmışlar. Daha da uzatmak için bazı bölümlerde oyun neredeyse hiç ipucu vermiyor ve ne yapmam gerektiğini anlamam zaman alıyor. Bu da sıkıcı faktörlerden biri.

Grafikler bir LEGO oyunu için yılına göre iyi diyebilirim. Kaplama kalitesinden ziyade, ışıklandırma kalitesi, genel kaliteyi arttırıyor. 2023 yılında oynarken bile göze fazla batmıyor.

Oyunda bir tek oyun kıran hatayla karşılaştım. O da; Frodo ve Sam olarak oynarken, ork kılığına girmemizi istediği bölümde. Kişi başına bir kask ve bir göğüs zırhı giymemiz gerekiyor. Fakat tüm sahneyi aynı karakterle oynayıp, 4 parça zırhı da aynı karakterle alırsanız, diğer karaktere o topladığınız zırhları atamıyorsunuz ve bölüme baştan başlamak zorunda kalıyorsunuz.

Yukarıda oyunun ilerleyen saatlerinde sıkıcı olduğundan bahsetsem de, oyunu sonuna kadar oynadım ve yan görevlere, toplanabilirlere odaklanmadan 10 saatte bitirdim. Sıkılarak bitirsem de oyun eğlenceli, bu bir gerçek. İndirimlerde 7,75₺'ye aldığımı hatırlıyorum fakat şuanki indirimli hali $5, o da 145₺ yapıyor. Bu fiyata değecek bir oyun ne yazık ki değil çünkü 11 senelik oyun. Bu kadar eski bir oyun için şu meblağları konuşmak kulağa garip geliyor fakat bir yandan da milletimiz bu fiyatlara alışabilecek mi diye düşünüyorum. Ben asla alışamayacağım, o kesin.
Posted November 27, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
11.1 hrs on record
Dead Rising 4'ün hikayesinden kısaca bahsedecek olursam; açık dünya zombi kıyametinde, gazeteci baş kahramanımız Frank West'in bir öğrencisiyle, askeri bir üsse sızarak ne sakladıklarını araştırırlarken, üste zombilerin olduğunu keşfederler, kanıtları fotoğraflarken paralı askerlere yakalanmalarıyla beraber olaylar gelişir.

DR4 çok iyi ve benzersiz bir hikaye anlatıyor diyemem, hatta bazılarına göre sığ bir hikayesi bile olabilir. Fakat Frank West'in esprili tavırlarının oyuna kattığı mizahi hava, hikayeyi de oynanabilir kılıyor diyebilirim. Oyun boyunca, çeşitli olayları, dedektiflik misali kısa araştırmalar, fotoğraf çekimleri yaparak kanıtlar bulduğunuz fakat bu dedektiflik kısımları oldukça kolay ve kısa tutulduğu için hiç sıkmayan bir yapısı var.

Karakterimizi geliştirebildiğimiz bir yetenek ağacımız var. Seviye atlamak zor olmadığı için çok kısa sürede karakterinizin yeteneklerini geliştirebiliyorsunuz. Bu yetenekler arasında, melee silahların geç kırılması, sağlığın arttırılması, staminanın hızlı dolması, araçların az hasar alması gibi, standart ve bilindik yetenekler var.

Oyunda neredeyse her şeyi silah olarak kullanabiliyorsunuz. Yerde bulduğunuz bir sandalye, odun parçası, resim tablosu, oyuncaklar... Ve bulduğunuz silah şemaları sayesinde, iki silahı birleştirip daha güçlü yeni bir silah üretebiliyorsunuz ve bu combo silahlar gerçekten çok güçlü oluyorlar ve oyunu daha zevkli bir hale getiriyorlar. Silah çeşitliliği şaşırtıcı derecede fazla. Aynı durum araçlar için de geçerli. İki farklı aracı birleştirerek çok daha güçlü bir araç üretebiliyorsunuz.

DR4, tahmin ediyorum ki konsol portu bir oyun ve bunu da oldukça belli ediyor. Kontroller çok kötü, bazen karakteri yönetmekte zorlanabiliyorsunuz, yerden bir nesneyi alayım derken yanlışlıkla başka bir nesneyi alıyorsunuz ve çatışmanın ortasında bunun ne derece sinir bozucu olabileceğini tahmin edebiliyorsunuzdur.

Oyunun fena olmayan grafikleri, bir metrekareye 10 zombinin düşmesi, kendince orta boyutta olan keşfedilebilir detaylı açık dünyası ve üzerinize ara sıra yan görev de atan yapısıyla eğlenceli ve çeşitli bir oynanış sunan Dead Rising 4'ü, tüm zombi oyunu severlerin oynaması gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum.

Son olarak şunu belirtmeliyim ki, arkadaşımla hikayeyi coop oynarım diye bir düşünceniz varsa ne yazık ki hikayeyi coop olarak oynayamıyorsunuz. Coop olarak sadece tek bir haritada yan görevler yapıp durduğunuz, eğlencesiz bir yapısı var.
Posted November 22, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
4 people found this review helpful
17.3 hrs on record
Postal serisiyle ilk defa Postal 2 ile ilk çıktığı zaman malum yerlerden CD'sini alıp tanışmıştım. Oyunu çok sevmiştim. Kendince bir açık dünyası, birçok girilebilir iç mekanlar, kaos, eğlence ögeleriyle kendini çok sevdirmişti. Tabii o zaman hem küçük olduğumdan hem de İngilizce bilmediğimden hikayeye dair pek bir şey bilmiyordum, sadece haritada gösterilen yerlere gidip görevleri yapıyordum. Bir gün Postal 2 oynarken, annem, kürekle insan kafaları uçurduğumu görünce oyunu sildirip CD'sini atmıştı. Sonra eniştem sağolsun nereden bulduysa gidip orijinalini getirmişti. Annem onu da yakaladı ve o da atıldı. Sonra internet kafelerde oynamaya başlamıştım. Bir yerden sonra artık yeni Postal oyununu beklemenin daha uygun olacağına karar verip Postal 2'yi bırakmıştım.

(Postal 3'le alakalı konuşmayacağım)

2019 yılında erken erişim öncesi ön siparişle Postal 4'ü aldım ve çıktığı zaman da hemen başına oturmuştum fakat çok fazla oynama fırsatım olmamıştı. O sebeple erken erişim versiyonuyla alakalı konuşmayacağım.

Oyunu 1.2.0 sürümündeyken (şuanki son sürüm) bitirdim, yani oyun çoktan erken erişimden çıkmış ve üstüne birçok daha güncelleme çıkmış olduğu halde;
  • Rezalet bir optimizasyon,
  • Rastgele crashler; bazen fast travel yaparken, bazen yolda araçla giderken crashliyor, Türkçe dil seçeneği kullanınca crashliyor bu sebeple İngilizce olarak oynamak zorunda kaldım.
  • Collision sorunları; merdiven çıkarken sürekli takılıyorsunuz, zıplamanız gerekiyor, bazı yapıların içerisinde collision sorunları olduğu için içinde rahat gezemiyorsunuz, sürekli takılıyorsunuz vs.
  • Yapay zeka yok gibi bir şey
  • Açık dünyada etkileşime geçilebilecek neredeyse hiçbir şey yok. Neredeyse tüm evlere giriliyor fakat içlerinde birkaç itemden başka hiçbir şey yok,
  • Postal 2'de insanların evine girince tepki verirlerdi, bunda o da yok.
  • Görevleri sürekli haritanın bir o ucuna, bir bu ucuna verdiği için bir yerden bir yere gidene kadar 10 kere yükleme ekranı giriyor ve SSD olduğu halde çok da kısa sürmüyor bu yüklemeler.
  • Fast Travel neredeyse yok gibi bir şey; haritanın birkaç yerine fast travel noktaları koymuşlar, oradan belirlenen birkaç yere fast travel yapabiliyorsunuz ve çoğu zaman "amaan ta o fast travel noktasına gideceğime normal giderim daha kısa sürede varırım" diyorsunuz ve bu da fast travel'ı tamamen anlamsız hale getiriyor.
  • Level tasarımları çok garip, aynı Postal 2'deki gibi. Teknoloji o zaman bu kadar iyi değildi, o zaman kabul etmiştik fakat günümüzde de böyle b*k gibi level tasarımı yaparsanız g*tüyle güler millet. Yani level, arazi, iç mekan tasarımları o kadar abuk, saçma ve boş ki, san ki level design bilmeyen biri yapmış gibi tüm map'i. Dış dünya, arazi san ki bir çocuğun çizim kitabından fırlamış gibi. Abuk.
  • Espriler birkaç tanesi hariç komik değildi.
  • Oyunu hilesiz bitirdiğim halde sadece 2 başarım aldım, sanırım başarımlar da sorunlu.

İyi yanları da var elbet fakat çok da konuşmaya değecek şeyler yok. Görev çeşitliliği fazla, her görevde neredeyse farklı mekan tanıtılıyor ve oynanışı taze tutuyor. Bu kadar.


Posted November 16, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
7 people found this review helpful
30.0 hrs on record
Oyunu yanılmıyorsam 2018 yılında bir arkadaşımla beraber oynamak için almıştık fakat sadece açık dünyada beraber gezebiliyorduk, görevleri vs. beraber yapamıyorduk. Bu sebeple 10 saat civarı oynayıp bırakmıştık.

Geçen haftalarda, tek başıma, kaldığım yerden oynamaya başladım. Hikayeyi hatırlamıyordum ve çok da umrumda değildi. Oynanış mekanikleri ve oyunun dünyasının cezbediciliği sayesinde oyunu toplamda 30 saatte bitirdim. Tipik Ubisoft oyunu olduğu için oyunun en başında ne yapıyorsak, en sonunda da onu yapıyoruz. Hep aynı şeyleri, aynı mekanikleri kullanarak oyunda ilerliyoruz.

Oyunun atmosferi gerçekten çok iyi, dünyası, şehir çok iyi. Watch Dogs Legion'u çıkar çıkmaz oynamıştım ve kısa sürede bırakmıştım çünkü oyunun dünyası hiç bana hitap etmemişti. Londra belki iyi yansıtılmıştı fakat o alıştığımız açık dünya şehirlerine göre çok vasat seviyedeydi ve ilgi çekici değildi. Seslendirmelerin de aşırı dandikliği sebebiyle kısa sürede bırakmıştım.

Bu oyunda karşılaştığım tek önemli sorun, bazı görevlerde, düşmanlara headshot atarken rastgele oyun crashliyordu. Restart attıktan sonra bile oluyordu, o görevlerde melee kullanarak düşmanları indirmek zorunda kalmıştım. Bunun dışında bir sorunla karşılaşmadım, taş gibi oyun. İndirimde 20₺ civarına almıştım, şuan indirimde 105₺. 20 Kasım'da Steam, USD'ye geçmeden önce alınması gereken oyunlardan biri.

Posted November 10, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1  2  3 ... 8 >
Showing 1-10 of 76 entries