20
Число
обзоров
2222
Количество
продуктов

Последние обзоры Howlett

< 1  >
11–20 из 20
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 91
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 2
20
21.7 ч. всего (21.6 ч. в момент написания)
Remedy'nin ilk köklü yapımlarından birisi olan ve aynı zamanda bu efsanevi serinin ilk oyunu olan Max Payne , çıktığı yıla bakılmadan günümüzde bile oynanabilen çok nadir oyunlardan bir tanesi. Günümüz AAA oyunlarındaki gerçekçiliğin ve aksiyonun alıp başını gitmesiyle beraber bir çoğumuz eski oyunlara geri dönüp nostalji havasını yakalamak istesek bile eski oyunlar ; oynanış , animasyon ve mekanikler açısından gözümüze bir hayli basit ve sıkıcı gelebilir. Ancak bu diğer nostaljik oyunlar için bir oranda doğru olsa da Max Payne için geçerli bir durum değil...

Max Payne'i bugün hala ayakta tutan ve oynanabilirlikteki temel unsur olan oyunun senaryosu , şimdiye kadarki gördüğüm en sağlam Noir ( Karanlık Polisiye ) temalı oyun senaryolarından birisi.

Karakterimiz Max , NYPD'de dedektiflik yapan birisidir. Yoğun bir günün ardından evine dönen ve yeni doğan çocuğuyla , karısına kavuşmak isteyen Max eve döndüğünde bir takım silahlı saldırganların evini bastığını fark eder. Saldırganların hepsini öldürse bile karısı ve çocuğunu kurtaramaz. Saldırganların " Valkyr " isimli adı bilinen bir uyuşturucu maddesi aldığını öğrenen Max , narkotik şubeden arkadaşı olan Alex Balder'dan bu alanda araştırma yapması için gelen görevi kabul eder. New York'un soğuk ve ıssız gecelerinde adeta bir gölge gibi araştırmasına koyulur. Türlü türlü oyunlara ve düzenbazlıklara şahit olan Max 'in kafasındaki tek şey bu cinayetin arkasındakileri öğrenip işlerini bitirmektir. Çünkü artık kaybedeceği hiçbirşey yoktur. Max , hayata dair sahip olduğu herşeyi zaten o gece kaybetmiştir...

Oyunumuzun senaryosundan da anlayacağınız gibi ; siyahbeyaz bir çizgiroman edasında intikam senaryosu işleniyor. Ancak yabancı diliniz iyi değilse Türkçe yama yükleyip oynamanızı şiddetle tavsiye ederim , aksi takdirde oyundan hiçbirşey anlayamazsınız ve oyunun hiçbir esprisi kalmaz.

Oyunun en güzel yanı bu roman edasında yazılmış polisiye senaryomuzun yanı sıra oynanışın ve aksiyonun da dop dolu olması. Bullet-time dediğimiz , mermileri havada görebileceğimiz boyutta zamanı yavaşlatan ve oyun sektöründeki yeri apayrı olan bu mod'un işlendiği ilk oyun. Bullet-time'a kısacası Matrix modu da diyebiliriz ki zaten bu oyun aksiyonu olarak Matrix filminden esinlenilerek çıkan ancak film ile hiçbir alakası bulunmayan bir oyun.
Aksiyon'u öyle bir boyutta ve gerçekçilikte hissedeceksiniz ki gerçekten ölüm korkusuyla ilerlediğiniz oyunda adeta bir soğuk duş etkisi göreceksiniz.

Atmosfer ve müziklere geldiğimizde yine aksiyon kadar dolu bir alanla karşı karşıya kalıyoruz. Oyunun oynanışı ve aksiyonu ne orandaysa müzikleri ve atmosferi de o oranda şahane. Grafik ve modellemelerin bile 2001 yılına göre bayağı iyi olduğunu sadece Max'in yüz modellemesini çoğu zaman komik bulduğumu söyleyebilirim.

Oyunda en çok hoşuma giden özelliklerden birisi senaryoyu oyuncuya çizgiroman eşliğinde işlerken aynı zamanda nereden buraya geldiğimizi de yine roman okurmuşçasına öğrenebilmemiz. Gerçekten neredeyse herşeyin düşünülerek ve uğraşılarak yapıldığı bu başyapıtın çıktığı yıla bakıldığında hayretler içine düşmemek elde değil.

Eğer sizde benim gibi derin senaryolu , intikam duygusu işlenen , noir temalı atmosfer ve müziklerine kapılıp gideceğiniz oyunları seviyorsanız kesinlikle bu efsanevi serinin ilk oyunu ile bu deneyimi edinin.
Опубликовано 14 марта 2017 г. Отредактировано 23 января 2021 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 181
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 10
25.3 ч. всего
Brotherhood , serinin 3. ve Ezio'nun hikayesini konu alan 2. Assassins Creed oyunu. 2. oyunun devam niteliğinde biten o finalinin ardından şüphesiz tüm gözler bir sonraki Assassins Creed oyununa çevrildi. Ubisoft artık bir şeye kesinlik getirmiş bu oyunu tamamen bir seriye bağlamıştı. Bakalım Brotherhood adı kadar güzel bir oyun olmuş mu...

Hatırlarsanız 2. oyunun senaryosunun muntazam bir şekilde ilerlediğini ve çok güzel bir hikayesi olduğunu söylemiştim. Her ne kadar aynı güzellikte olmasa da bu oyunun da senaryosunun güzel olduğunu söylemek isterim. Neden aynı güzellikte olmadığını birazdan anlayacaksınız.

En son babasının intikamını alan ve Papayı yenen fakat nedense öldürmeyen Ezio , Cennet Elmasını ele geçirip Minerva ile tanışır. Minerva Ezioya görevinin bittiğini ve artık Desmond'ın sırasının geldiğini söylesede Ezio bunu anlayamaz. Ardından Ezio , elmayı güvende tutması için onu amcasına verir ve beraber Vatikandan kaçarak Monterriggionideki malikaneye giderler. Büyük bir savaşı başlamadan önleyen Ezio , Monteriggionide ailesi ve başka bir çok kişi tarafından kahramanca karşılanır. Artık herşey normale döndü gibi görünsede ansızın Borgialilar tarafından malikaneye toplu bir saldırı düzenlenir. Mario bu saldırıda Cesare Borgia ( Papanın oğlu ) tarafından öldürülür ve Elma Borgialıların eline geçmiş olur. Bu karmaşada vurulan Ezio , ailesini ve hayatta kalanları gizli bir yer altı geçidinden kaçırır ve Borgia ailesini alaşağı edebilmek için kuracağı KARDEŞLİĞİN planlarını yaparak Romaya doğru yola koyulur...

Oyunun bu şekilde ilerleyen hikayesinin güzel olsada 2. oyunun o yükselttiği çıtaya erişemediğini düşünüyorum. Ama aralarında az bir fark olduğunu da belirteyim. 2. oyunu bu oyuna oranla özgün kılan tek şey bu oyunda öldürdüğümüz her insanı görev için öldürüyorsak , 2. oyunda bir amaç için öldürmemiz. Cümleyi açmak gerekirse ; bu oyun sadece bir devam oyunuysa 2. oyun gerçek anlamda bir intikam oyunuydu ve o intikam duygusunu içimize işlemeyi başarmıştı.
Genel olarak aynı akıcılıkta ilerleyen hikayenin güzel bir finalle son bulmasının yanı sıra senaryoda pek bir eksiklik göremiyor aksine bu oyunun senaryosunun güzel olduğunu söyleyerek oyun içi diğer unsurlara geçiyorum.

Öncelikle oyunun daha girişinde savaş ve tırmanma mekaniklerinin geliştiğini görebiliyoruz. 2. oyunun hantal savaş mekaniklerine oranla bu özellik gerçekten hoşuma gitti. Leonardo Da Vincinin daha o dönem yeni çıkarttığı icatları gerek görev gerekse para yoluyla edinerek daha zevkli ve çeşitli bir oynanışa sahip oluyoruz. Bunun yanı sıra bu gelişmeyi Ezionun kendini geliştirip artık tam teçhizatlı bir assassin olmasına da verirsek gerçekçi bir yenilik olmuş. Aynı zamanda bu oyunda hikayesi gereği belli başlı kontrol kulelerinden haritayı açmak için o bölgeyi kontrol eden Borgia askerlerini ve komutanını yenerek o bölgeyi açmamız , oynanışa daha da renk katmış. Ve tabikide bu oyunda en çok hoşuma giden 2 özellikten birisi oyuna Crossbow un gelmesi...Sessizce ve hızlı bir şekilde gerçek bir suikastçi gibi bu silahı kullanmamız gerçekten çok zevkli.
2. oyundan gelen ve değişmeyen şehirdeki belli başlı yerlerden alışveriş yapmamız yada belli bir dükkanı restore edip satın alma muhabbeti bu oyundada yerini almış. Aynı zamanda o dükkanlara ait görevleri yerine getirerek farklı itemler açabiliyoruz. 2. oyunda da olan kostüm rengini boyama olayı bu oyunda pelerine de yansımış. O mükemmel Roma renklerinden istediğimiz kostüm ve pelerin kombinasyonunu yapıp karakterimizi daha da kişiselleştirebiliyoruz ve bu yenilik karakter görünümüne benim gibi önem veren birisi için büyük bir artı.

Demin bu oyun için çok hoşuma giden 2 ayrı yeniliğin geldiğini söylemiştim. Diğer mükemmel diyebileceğim bir yenilikte oyunda KARDEŞLİK dediğimiz suikastçi grubuna , Romada Borgialılar tarafından şiddet gören sivilleri kurtarıp vermiş olduğumuz Romanın kurtuluş mücadelesi için onları Suikastçi Birliğimize ekleyebiliyor olmamız. Bununlada yetinmiyor onları bir göreve yollayıp geliştirebiliyor ve sonrasında zırh yada silah puanlarını arttırabiliyoruz. Tabi her suikastçinin kendi seviyesi ve zorluğuna uygun görevler seçerek yolladığımız takdirde... En sonunda da o eğittiğimiz acemi suikastçiyi kıdemli bir suikastçi yapabiliyoruz. Üstelik bu suikastçiler şehirde herhangi bir zamanda bir işaretimizle gayet havalı bir şekilde gelip bize yardım edebiliyorlar. Tüm bunların yanı sıra hikayenin başından beri sadece annesinin başında olan ve hiçbir olaya müdahale etmeyen kardeşimiz Claudia kendini birçok anlamda geliştirerek bir assassin oluyor. Bu açıdan da yeni Claudia yı gayet beğendiğimi söylemek isterim.

Oyunu harita , atmosfer ve grafik açısından değerlendirecek olursam zaten malum 2. oyuna oranla sadece Romada geçen bu oyun 2. oyundaki tüm şehirlerin toplamından bile büyük ve görkemli olmuş diyebilirim. Özellikle Antik Romadan kalma bir çok yapımı gördüğümüz anda sanki tarihi bir gezideymişiz gibi hissettiriyor oyun bize. Aynı zamanda önceki oyunda olduğu gibi haritanın birçok yerinde yapılabilecek bir sürü ara görev mevcut. Grafiklerde 2. oyundan sonra bir anda bu oyunu oynadığımızda o farkı bariz belli ediyor. Atmosfer ile ilgili sadece gökyüzü ve bulutların yapısının sırıttığını söyleyeceğim. Onun dışında Romanın atmosferi muazzam. Ancak bulutlar sanki ucuz photoshop ile oraya eklenmiş gibi duruyor , nedense gökyüzü grafiklerini pek sevemedim. Ama tabi oyunda genel olarak Romada binaların arasındayken bu dediğim pek fark edilmiyor.

Tüm bunların yanı sıra genel olarak oyunda hoşuma gitmeyen başlıca unsur ; belki bir çoğumuzun sevdiği ama benim pek ısınamadığım Desmond ve bilim kurgu dayalı sahnelerin artışıydı. Dikkat ederseniz artışı dedim , yani bu sahnelerin tamamen kaybolmasını istemiyorum tabiki. Desmond ve animus sahneleri aslında sevdiğim sahneler ama bunu sadece hikayenin çok az bir yerinde görmek daha çok hoşuma giderdi açıkçası. Fakat bu oyunda bu Minerva veya animus odaklı bilim kurgu sahnelerinin artması benim gözümde bir eksi. Ek olarak tüm bunlara rağmen güzel bir final olduğunu da belirteyim. Bİlmiyorum belkide Desmond'ın arkadaş kadrosu çok sıradan karakterler ve çok boş diyolaglara sahip olduğu için de bu sahneleri fazla istemiyor olabilirim.
İncelemenin başında da belirttiğim gibi eğer 2. oyunu oynamasaydık bu oyunun senaryosuyla ilgili beklentileri bu kadar yukarı çıkarmayacaktık ancak 2. oyunu oynadıktan sonra bu oyunun senaryosu sanki biraz beklentilerin altında kalmış diyebiliriz. Fakat bu kötü anlamına gelmez tam tersi oyunun çok güzel diyemeyeceğimiz ama güzel diye nitelendirebileceğimiz bir hikayeye sahip olduğunu gösterir.

Son olarak dövüş ve tırmanma mekaniklerindeki yenilikler , Crossbow kullanımı , pelerin ve kostümü ayrı ayrı renklendirerek karakteri daha da kişiselleştirmek , oyun içi oynanışın akıcılığı ve yeni gelen ara görevler , demin bahsetmediğim ve gerçek bir aşk hikayesi mükemmelliğine sahip olan Cristina anıları , suikastçi eğitmek ve istediğimiz anda onlardan yardım istemek , yeni gelen multiplayer desteği , daha yüksek grafiklerle Romanın büyük haritasını keşfetmek ve dönemin gerçekten yaşamış ünlü isimleriyle tanışmak bu oyunu oynamanız için başlıca nedenler. 2.oyundan sadece senaryo açısından biraz geri kalan bu oyun zaten serinin devam oyunu olduğu için herkesin atlamadan oynaması gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum.
Опубликовано 15 июня 2016 г. Отредактировано 23 января 2021 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 55
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 7
23.0 ч. всего (20.0 ч. в момент написания)
Assassin's Creed II yi bitirdiğim zaman sanki bambaşka bir serinin başlangıç oyununu oynamış gibiydim. Çünkü bu oyun rezalet olan ilk oyundan neredeyse her anlamda farklıydı. Bu farklılık iyi miydi, kötü müydü? Bu sorunun cevabını daha oyuna başladığım ilk saniye vermiştim. İlk oyun bu oyuna oranla gerçekten bir çöptü...

Bildiğimiz gibi en son Abstergo şirketi adı altında Animus'a bağlı olan Desmond bir takım olayların ters gitmesi üzerine ilk oyundan tanıyacağımız Lucy ile beraber şirketten kaçarak Rebecca ve Shaun isimli süikastçilerinde bulunduğu gizli bir yere giderler. En büyük düşmanları olan Tapınakçıların sayısının artması ve kötü gidişatın farkında olan Lucy , Desmond'ı uyarır ve Desmond gittikleri gizli mekânda güncel olan Animus'a bağlanıp başka bir atası olan Ezio Auditore'nin dönemine , yani Rönesans İtalyasına gider.
Ezio çapkın ve habire grup kavgalarına katılan aksiyon meraklısı , ailesini seven ve onlara her anlamda yardımcı olan bir gençtir. Birgün babası Ezio'ya halletmesi gereken bir görev verir ancak dostu sandığı Uberto Alberti isminde bir Tapınakçı tarafından ihanete uğrayıp şehrin ortasında Ezionun kardeşleriyle beraber idam edilir. Ezio bu olayı bilsede vaktinde yetişemez. Babasından ona yadigâr olan bir kostüm ve bazı Tapınakçıların adının yazıldığı bir mektubu alır. Ezio babasının intikamını almak için Ubertoyu öldürür ve annesiyle kız kardeşini alarak Tuskan bölgesine gider. O sırada amcası Mario ile karşılaşır ve Mariodan sıkı bir eğitim alır. Başta buna karşı çıksada amcası babasının bir süikastçi olduğunu ve aslında babasının öldürülmesinde Uberto dışında o mektupta yazan tüm Tapınakçıların payının olduğunu söyler. Ve bunun üzerine Ezio bu insanlardan intikam almak için İtalyanın çeşitli bölgelerine doğru yola koyulur...

Assassin's Creed II den öğrendiğim en önemli şey ; bir işe bulaştınız mı ya hakkıyla o işi bitirecek yada biten siz olacaksınız. İşte bu güzel oyunun senaryosu bu biçimde ilerleyip şekilleniyor. Oyunda senaryo bazlı hoşuma giden şeylerden bahsedecek olursam ; Ezio'nun ilk hallerine göre geliştiğini ve büyüdüğünü rahatlıkla anlayabiliyoruz ve oyunu oynarken intikam duygusu bizi bile sarıyor. Bunun yanı sıra ilk oyunun sade senaryosuna oranla çok güzel ve bir o kadarda düzgün bir şekilde ilerleyen hikayesi olduğunu söylemek isterim. Ve tabi oyunda en sevdiğim özelliklerden birisi karakter zenginliği. Leonardo Da Vinciden tutun Medici ailesine kadar o dönemde yaşamış birçok meşhur ismi yüzlerini bile benzeterek oyuna koymaları , bu oyunu çok özel ve güzel kılıyor. Ara ve ana karakterler ile dialog sırasında bir takım el hareketlerini de isteğimize bağlı o sahnede kullanmamız hoş olmuş (Sarılmak , tokalaşmak vs..). İlk oyunda duygularını bile anlamakta güçlük çektiğimiz Altair 'e oranla Ezio'nun çok güzel ve özel bir karakter olduğunu düşünüyorum.

İlk oyunda bahsettiğim ve yakındığım şu gri , beyaz renk paletini kullanmadıkları için gerçekten çok mutlu oldum. Gözü bozukmuşta gözlük takıp etrafı görmüş birisi kadar sevinmiştim âdeta. Onun yanı sıra hem renkli hemde grafikleri dönemine göre güzel olan bir oyun olmuş. Atmosfer olarak incelediğimizde şaşırtıcı derecede o Rönesans dönemi İtalyasını oyuna yansıtmış ve sanki o dönemdeymişçesine bir hissiyat vermişler. Özellikle Venedikte yüzmek yada gondola binmek etkileyici. Hatırlarsanız ilk oyunun grafiklerini eleştirmemiştim sadece renklerinde sorun olduğunu bahsetmiştim. Yoksa ilk oyunda grafik ve atmosfer açısından fena değildi.

Assassins Creed II yi özgün kılan en önemli şey bu oyunla beraber gelen ve serinin temelini atan tırmanma ve hareket mekanikleri. Çoğumuz bu mekaniklerin ilk oyunla temelini attığını düşünsede ben öyle düşünmüyorum. Dikkat ederseniz bu oyunun tırmanma mekaniği çok sevilip tutulduğu için bundan sonraki bir çok oyunda bu mekanikler kullanıldı. İlk oyunun sinir krizi geçirmemizi sağlayan o hantal ve ağır mekaniklerinin gitmesi bu oyunu baştan sona sıkılmadan bitirmemi sağladı. Tabi hikaye derinliği de etkiledi oynanışı.
Ezionun hareket kabiliyeti çok iyi ve hızlı. Özellikle yükseğe atlayarak tırmanması , sanki gerçekten tırmanıyomuş hissiyatı veriyor oyuncuya. Bunun yanı sıra dövüş mekanikleri ve hareketleri geliştirilmiş ama hala daha bir takım eksikler olduğunu düşünüyorum. Kılıçla saldırılarımızda sanki sopayla vuruyormuş gibi hissettirmesi var maalesef. Karşı saldırı gibi çeşitli savaş hareketlerinin kombinasyonları arttırılmış ve birçok yeni ve çeşitli hareketler bu oyuna eklenmiş. Dual hidden blade , birçok yan silah (hançer,gürz..vs), ve farklı özellikte silahların eklenmesi çok güzel olmuş. Oyunda zaten en çok hoşuma giden şeylerden birisi karakterimizi kendimize göre tasarlayabiliyor olmamız. Her şehirde bulunan demirciden zırhımızı yeniliyor , ekipman alıyor (fırlatma bıçağı..vs) , yan silah veya ana silah alabiliyoruz. Zırh yenileme dışında oyunda demircilere zamanla gelen daha sağlam zırhlar ile zırh puanımızı arttırıyor yüksek hasarlı kılıçlarla savaşlarda yenilmez olabiliyoruz. Bu oyunda görüp şaşırdığım bir başka özellik kıyafetimizin rengini değiştirebilmemiz ki bu sade değil gayet güzel ve havalı duruyor.

Ana ve ara görevlere gelecek olursak çok çeşitli ve zevkli görevlerin olduğunu belirtmek isterim. İlk oyundaki gibi gittiğimiz şehirlerde aynı şeyleri yapmak yerine farklı tarzlarda görevler var oyunda ( gizlilik görevleri , mektup ulaştırma , hırsızlık görevleri...vs) gibisinden çeşitli görevler var. Muhafızlar tarafından yakalandığınız anda da onlardan kaçmak ilk oyundaki gibi ölüm zorluğunda değil tabiki. İtalyanın sokaklarında saklanabileceğimiz birçok bina ve şehrin belli yerlerinde bulunan aranıyor posterlerini yırtmamız bu konuda bize yardımcı oluyor.
Oyunun haritasında yapılacak bir sürü ara görev var bunların bir çoğunu yapmanızı tavsiye ederim çünkü bazıları senaryoyu etkileyebiliyor. Belli başlı görevlerin sonunda da ilk süikastçilerden olan Altair'in zırhını açabiliyoruz.

Final kısmına gelecek olursak , birçok kişinin güzel bulduğu bir final kısmını açıkçası ben o kadarda beğenmedim. Final boss kısmı güzel olsada Minerva ve Desmond sahnesini pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Oyunun sonu aslında bundan sonra gelecek Assassin's Creed oyununa senaryo olarak iyi bir köprü oluşturuyor ama bazı Animus odaklı sahnelerin sırıttığını düşünüyorum. Her ne kadar Desmond , Ezionun yeteneklerini kazansa bile o sahneler olmasada olurdu diyebilirim.

Son olarak bu oyunu oynamanız için başlıca nedenler : Rönesans İtalyası ve dönemin karakterlerini keşfetmek , ilk oyuna göre daha çeşitli silahların ve zırhların gelmesi , kıyafet renk seçimi , hantal olmayan ve sıkmayan bir oynanış , bayağı zengin ara ve ana görevler , her ne kadar daha güzel bir final olacağını beklesemde çok güzel bir senaryo ve oyunun sonunda söylediğimiz şu cümle : İşte şimdi Ezionun macerası başlıyor...
Опубликовано 25 мая 2016 г. Отредактировано 4 апреля 2023 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 71
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 4
42.9 ч. всего (40.7 ч. в момент написания)
Far Cry serisi benim için her zaman sıcak baktığım oyun serilerinden birisi olmuştur. Artık abartı boyutta teknolojiye ve silahlara sahip Call Of Duty ve Battlefield gibi asker temalı FPS oyunlarına oranla Far Cry benim için hep bu tarz oyunların önünde olmuştur. Call of Duty ve Battlefield'ı eleştirmiyorum sakın yanlış anlamayın onlarda gayet sevdiğim oyunlar , sadece Far Cry'ı bunlardan daha çok sevdiğimi belirterek incelememe başlıyorum....

Öncelikle oyundaki canlandırdığımız karakterimiz Jason Brody 25 yaşlarında bir gençtir. Lisa isminde Hollywood hayali olan güzel bir kız arkadaşı vardır. Bir gün Jason ; Lisa , Riley (kardeşi) , Grant (abisi) , Oliver , Vincent , Daisy ve Keith ile beraber bir adaya tatil yapmaya giderler. Bu 8 arkadaş daha sonra birinin gazıyla skydiving yapmaya karar verir ve işte herşey bu şekilde başlar....Gittikleri ada aslında sandıkları gibi ıssız ve güzel bir tatil yeri değil , silah , uyuşturucu ticaretinin yapıldığı ve korsanların ele geçirdiği tehlikeli bir adadır. Karakterlerimiz bu skydiving macerası sonrasında Vaas tarafından yakalanır. Vaas adanın bir bölümüne sahip korsanların lideri , akıl sağlığı yerinde olmayan bir psikopattır.
Jason ve Grant yakalandıkları korsan kampından kaçmayı başarır ancak son anda korsanlara yakalanırlar ve Vaas Grant'ı öldürür Jasonda olay yerinden var gücüyle kaçar. Daha sonra Jason'ı bu hengâmeden Dennis Rogers isminde bir Rakyat yerlisi kurtarır ve Jason'a adanın kurallarını ve arkadaşlarını kurtarması için eline ilk kezde olsa o silahı alıp savaşması gerektiğini söyler. Bu saatten sonra Jason arkadaşlarını kurtarmak için bir savaşçı olacaktır...
Hikayenin geri kalanı spoiler'a gireceği için bahsetmeyeceğim ancak şunu belirtmek isterim ki oyun gayet akıcı ve güzel bir senaryo ve muhteşem bir son'a sahip. Özellikle alternatif sonlu final bölümü , gayet etkileyici ve gerçekçi yapılmış. Gerçekten çok hoşuma giden bir ayrıntı daha var , oda bu işin sonunda Jason'ın normal hayatına psikolojik olarak asla adapte olamayacağı ve oyunun bize sunduğu mükemmel bir final sahnesi. Güzel olanda zaten bu ; kararımız ne olursa olsun Jason artık eskisi gibi normal bir insan değil , o artık bir savaşçı...Ve dolayısıyla Jason'ın hikayesi mutlu bir son ile bitmiyor. İşte bu yüzden Far Cry 3 diğer Far Cry oyunlarına oranla daha kaliteli bir senaryo akışı içerisinde ilerliyor. Bir başka ayrıntıda ; adaya ilk düştüğümüz zamanki o korkak ve ne yapacağını bilemez Jason , zamanla yaptığı şeylerden emin ve cesur bir karakter haline geliyor. Oynayıcıya bile bunu aktarmayı fazlasıyla başarmışlar diyebilirim çünkü bazen ben bile kendimi Jason'ın yerine koyup bir takım kararlar verebildim.

Tabi bu içinde bulunduğumuz macera boyunca ana ve ara görevlerimizin bize verdiği mutluluk oyuna bir artı daha katıyor. Özelliklede her hasar alışında farklı bir animasyon ile kendini iyileştiren Jason ve kullandığı silahlar ile vuruş hissiyatını oyuncuya fazlasıyla aktaran o mükemmel oyun içi oynanış sistemi ile oyun daha güzel bir hale geliyor.
Oyun içinde bir çok uğraşılacak şey ve bir sürü ara görev var. Buna bölge ele geçirmek ile başlayacağım. Bildiğiniz gibi oyunun geçtiği Rook adasında korsanlar kadar oranın yerli grubu olan Rakyatlılarda mevcut. Ve korsanlar ile ada içinde bir savaş içerisindeler. Jason da adaya düştüğünden beri ona Rakyat kabilesi yardım ettiği için oyunda korsanların olan bölgeleri Rakyatlılara katmak mevcut. Bunu ister gizli ve sessiz bir şekilde istersekte bir savaşçı gibi saldırarak alabiliyoruz. Bu bölgeleri almamız adada daha rahat dolaşmamızı sağlıyor. Ve tabi haritanın açmadığımız kısımlarını açmak için kuleye tırmanmalar , açtığımız bölgelerde gelen insan ve hayvan avı görevleri , araç kullanarak yapılan paket teslimatı görevleri , oyun içinde poker oynama , sniper yada bıçak challengeları gibi bir sürü aktivite mevcut. Oyunu oynarken hiç ara verip sıkıldığımı hatırlamıyorum çünkü ana görevlerin o mükemmel aksiyonunun yanı sıra ara görevlerle de bir o kadar uğraşmak çok zevkli. Özelliklede rahatça modifiye edebileceğimiz bu güzel silahlar ve Crossbow'a benzer bir yay ile oynamak daha da zevkli.

Gelelim ada atmosferi , sesleri ve grafiklere...Evet , oyunun bir çok güzel yönü olduğundan bahsettim fakat bunlar arasında şüphesiz en güzel olan kısıma geldik. Oyunun grafikleri şahane ! Özellikle 4k da ada grafikleri , doğa detayları ve renk paletleri gerçekten çok güzel kullanılmış ve yapılmış. Bir çok bitkinin dibine kadar girmeme rağmen o dokusu ve gerçekçiliğinden birşey kaybetmemesi , su ve güneş yansımaları ve mükemmel manzarası oyunun ne kadar güzel grafikleri olduğunun bir kanıtıdır.
Oyunlarda çok ender gördüğümüz ekosistemin en güzel uyarlandığı oyunlardan birisi diyebilirim. Haritanın her bölgesinde ayrı bir hayvan o bölgede yaşıyor ve bizim kendimizi geliştirmemiz için bir takım hayvan derilerine istiyacımız olduğu için onları avlamak zorunda kalıyoruz. Adada dolaşırken güçlü bir yırtıcının bir başka hayvana saldırmasına çok tanıklık ettim. Aynı zamanda o yırtıcıların ben fark etmeden bana saldırması da beni bir korku oyunundan daha çok korkuttu. Bunun en büyük nedeni oyundaki gerçekçi hayvan seslerinin olması. Çoğu zaman , kendimi gerçekten bu adada hayvanlara karşı hayatta kalmaya çalışan biri olarak düşündüm. Oyunda bir sürü hayvan çeşidinin de olması insanı ister istemez bu düşünce içerisine sokuyor.
http://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=669182752
Şimdi de gelelim biraz oyunun kötü yönlerine... Aslında bakarsanız oyunun pek kötü bir yanı yok ama azda olsa bir takım sevmediğim taraflarına değinmekte fayda var.
Oyunun başında bizi yakalayan ve sevdiğim bir kötü karakter olan Vaas'ın aslında oyunda o kadar da büyük bir role sahip olmaması beni biraz hayalkırıklığına uğrattı. Çünkü bu karakteri bir piyon olarak görmek istemiyor bir baş düşman olarak görmek istiyordum. Bunun yanı sıra oyunun sonuna doğru açılan bıçak yada tabancayla ayı veya başka bir yırtıcı avlama görevleri de biraz abartı geldi diyebilirim.

Son olarak bu oyunu almanız için gereken başlıca nedenler ; vuruş hissiyatını çok iyi aktaran bir FPS olması (özellikle yay ile bir hedef vururken Oliver Queen gibi hissetmek) , mükemmel grafik , doğa ve hayvan seslerine sahip olması , hoş bir senaryo , güzel ve alternatif sonlu bir final , Jason ve oyundaki diğer kaliteli karakterler , oyundaki silahlar , upgrade ve craft sistemi , hayvan çeşitliliği ve ekosistem , oyun içi görevlerin ve aktivitelerin gayet zevkli olması ve tüm bunlara ek olarak oyunun multiplayer'ının bulunması.
Опубликовано 30 апреля 2016 г. Отредактировано 4 апреля 2023 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 71
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 6
31.8 ч. всего (31.7 ч. в момент написания)
Çizgi romanlardaki (orijinal) Deadpool'u gördüğümüz, davranışları ve silahları birebir işlenen bir Hack & Slash oyunu olmuş bu oyun. Deadpool'un hareket kabiliyeti çok fazla olduğu için karşı tehditlerden kaçmak bizim için o kadar da zor olmuyor. Tabi oyunu zor modda oynamıyorsanız....
http://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=609554468
Oyunun en sevdiğim yönü oynanışı ve silah kullanımı oldu. Özellikle düşmanlarımızla yakın mesafe savaşmak gayet zevkli, silah kullanarak uzaktan ateş etmek daha da zevkli olmuş. Oyunu baştan sona oynarken sıkıldığımı veya ara verdiğimi hiç hatırlamıyorum. Çünkü oyunun sizi kendine çektiği çok özellik var. Bunlara silahlarla başlarsak; katana, bıçak, çekiç, tabanca, smg, shotgun, plasma rifle olmak üzere toplamda 7 adet silah çeşidi bulunuyor. Her silah çeşidinin kendine has özel güçleri bulunuyor. Tabi ki yakın ve uzak mesafe silah kullanım özgürlüğünü oyun size bırakıyor. Başlangıçta bildiğimiz orijinal Deadpool ile (kılıç ve tabanca) başlayıp oyun içinde bulunan DP leri toplayarak silahlar açıyor ve onları upgrade edebiliyoruz. Kendi özelliklerimizi de aynı şekilde geliştirebiliyoruz. Bu DP ler haritada herhangi bir yerde olabiliyor ya da düşmanlarımızı öldürünce bize düşüyor. Ve tahmin ettiğiniz gibi bu silahları Deadpool çift el kullanıyor :)

Oyunun senaryosu; Kendi oyununu yapmak isteyen Deadpool kendi oyununda kendini canlandırıyor ve en büyük düşmanlarından olan Sinister ve onun klon ordusuna karşı savaşıyor. Bu savaşta yanında Cable, Rogue, Wolverine ve Death gibi karakterleri, karşısında da Vertigo, Arclight ve Blockbuster gibi karakterleri görebiliyoruz. Oyun sadece bunlarla sınırlı kalmıyor Marvel evrenine bir çok gönderme yapıyor. Özellikle bu oyunu çok üstün tutan bir diğer yönü oyundaki absürtlük ve komedi seviyesi... Çizgi romanlarından da bileceğiniz gibi okuyucularla konuşan ender karakterlerden birisidir Deadpool. Ve her zaman için kafasında iki tane düşünce iki ayrı ses bulunur. Bunu bu oyuna yansıtmaları son derece komik ve mükemmel olmuş.
Oyun uzunluk olarak ne kısa ne de uzun. Normal bir uzunluğa ve 3 ayrı zorluk derecesine sahip. Ben zor modda bitirdim ve gerçekten bazı yerlerde çok zorlandığınız , aynı yeri tekrar tekrar yapmaya çalıştığınız oluyor. Onun dışında ekstra olarak oyunda challenge'lar mevcut. Bunları oynamanızı tavsiye ederim, güzel ve zevkliler.
Grafiklerle ilgili pek bir şey söylememe gerek yok çünkü oyunun grafikleri normal fakat Deadpool'un vücuduna aldığı yaraları güzel yapmışlar diyebilirim.

Son olarak, hikayenin başından sonuna kadar belirli yerlerde bulunan boss fightlar, farklı şekilde öldürebileceğimiz rakiplerimiz, silahların kullanımı, oynanışın güzelliği, oyunun akıcılığı, kaliteli seslendirenler, oyun içi absürtlük ve güzel bir final ile son derece zevkli ve komik bir oyun olmuş. İndirim zamanında alınabilecek bu oyun her ne kadar "X-Men Origins Wolverine" oyunu kadar güzel olmasa da bence Marvel 'ın en güzel oyunlarından biri...
Опубликовано 12 апреля 2016 г. Отредактировано 4 апреля 2023 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 88
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 4
35.1 ч. всего (28.1 ч. в момент написания)
2009 yılında Frozenbyte tarafından çıkarılan ve oyun dünyasına bomba gibi düşen "Trine" serinin ilk oyunudur.

Oyunun adından da belli olacak şekilde üç ayrı karakteri canlandırabiliyoruz. Yaşlı bir büyücü, cesur bir savaşçı ve hırsız bir okçu... Çok büyük bir hazinenin peşinde olan karakterlerimiz bu ortak amaç için birleşiyor ve kralın ölümünden sonra krallığın gittiği kötü gidişata dur diyerek karanlık güçlerle savaşıyor. Oyunun ana hikayesi bu. Gelelim oyun içi diğer unsurlara...
Öncelikle bu oyun için incelememe grafiklerden başlamak isterim. Gerçekten abartılacak derecede güzel, gözlerimizi alamayacağımız ve bazı bölümler oyunu bırakıp atmosfere kendimizi kaptıracağımız grafikler mevcut. Özellikle köşe yumuşatmaları ve doğa renkleri mükemmel. Grafik bakımından oyun bir sanat eseri! Hele hele 4K da nasıl olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Her bölümde farklı bir atmosfer olması ve özellikle her bölümde temaya hakim olan bir rengin olması da açıkçası çok hoşuma gitti. Örneğin bir bölüm kırmızı rengini fazla görüyorsak bir sonraki bölüm yeşili fazla görmemiz gibi.

Oynanışa gelince... Tüm karakterleri kullanmamız gereken yerleri oyun bize fazlasıyla sunuyor. Bazı yerlerde yakın mesafe savaşmak için savaşçı seçiyor, tırmanmak için hırsız ve bir yere ulaşabilmek için büyücü seçebiliyoruz. İşin güzel tarafı büyücü gereken bazı yerleri hırsızı kullanarak ya da aynı şekilde büyücüyü kullanarak da geçebilmemiz. Yani ne olursa olsun oyun bize yine de hafif bir seçim özgürlüğü veriyor. Ek olarak her bölümde gizlenmiş iksirleri toplayabiliyor ve öldürdüğümüz düşmanlardan elde ettiğimiz deneyimlerle karakterimizi geliştirebiliyoruz. Karakterlere gelince her karakterin kendine has özellikleri mevcut. Hırsız, kancasını kullanarak ahşap yerlere tırmanabiliyor, ok atabiliyor veya karanlık bir yeri attığı alev okuyla aydınlatabiliyor. Savaşçı, kalkanıyla tehlikeleri önleyebiliyor, kılıcıyla yakın mesafede dövüşebiliyor ya da büyük gürzüyle yere vurup kırılabilen yerleri kırabiliyor. Büyücü ise nesneleri hareket ettirebiliyor köprü oluşturabiliyor ya da tırmanmak için kutular yapabiliyor. Hangi karakteri ağırlıklı olarak kullanacağınız size kalmış. Nesne hareketi demişken, oyun çok kaliteli bir fizik motoruna sahip. Eşyaların hareketi, kırılması çok gerçekçi ve güzel yapılmış. Gelelim çok hoşuma giden müziklere...

Atmosfer ve oynanış ne kadar güzelse o düzeyde mükemmel müziklere sahip Trine. Her bölüm atmosfere orantılı tonda olan mükemmel ve çok hoş müzikleri var oyunun. Adeta oturup dinleyeceğiniz seviyede. Son olarak bazı bölümlerin belli yerlerinde olan boss savaşları da oyundaki eksik olabilecek tüm delikleri kapattığının bir kanıtı oluyor. Oyunda eleştirebileceğim pek bir şey bulamadım açıkçası çünkü baştan sona her şeyine aşık olarak oynadım. Hala bu seriye başlamamış olan varsa kesinlikle bu oyunu alıp oynamalıdır. Platform sevmeseniz bile en azından atmosferi ve müzikleri sizi etkileyecektir bundan emin olabilirsiniz.
Опубликовано 2 марта 2016 г. Отредактировано 4 апреля 2023 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 86
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 6
10.1 ч. всего (8.9 ч. в момент написания)
Öncelikle bu yorumu 2D platform sevmeyenler üzerine alınmasın. Platform oyunlarını seven biri olarak , 2D oyunlarda atmosfer , grafik ve hikayeye bakarım. Çocukken ilk oynadığım ve o dönem hayatımda beni en çok etkileyen oyun olan "Hearth Of Darkness" a benzettim bu oyunun oynanış ve atmosferini. Oyun renksiz olduğu için grafiklerden bahsetmeyeceğim bile ancak kaliteli grafikleri aratmayacak derecede duygusal , hoş bir hikaye ve atmosfere sahip bir oyun. Kurgusal bir dünyada (Limbo,latincede cehennemin sınırı anlamına gelir.) bir çocuğun vahşi bir ormandan , döner ve keskin bıçaklı devasa çarklara kadar uğraştığı binbir türlü maceraya eşlik ediyoruz. Bunlarla uğraşırken oyun içi kafa patlatacağımız bulmacaları çözmeye çalışıyoruz. Ve tabi bunları denerken küçük kahramanımızı birkaç kez öldürüyoruz :D

Hristiyanlığa göre İsa doğmadan önce doğmuş veya vaftiz edilmeden ölmüş ve ancak herhangi bir günah işlememiş kimseler öldükten sonra bu Limbo isimli yerde bulunur. Ancak İsa'nın inayeti doğrultusunda cennete alınabileceklerine inanılır. Ben oyunun isminin bu bilgiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Ve canlandırdığımız bu çocuğun aslında ölü olduğuna inanıyorum yada oyunun sonuna bakılırsa yaşadığı herşeyin bir rüya olduğuna.....
Опубликовано 29 марта 2015 г. Отредактировано 12 апреля 2016 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 255
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 22
964.9 ч. всего (903.8 ч. в момент написания)
Bazen içinde bulunduğumuz bu monoton, doğrusal çizgide ilerleyen hayattan sıkılır ve kendimize bambaşka, efsanelerin döndüğü, heyecanlı, gizemli, fantastik, eğlenceli, kısacası dolu dolu bir dünya ararız ya hani... İşte o dünya Skyrim! 2011 yılının en güzel oyunu seçilse bile benim gözümde diğer oyunların asla ama asla erişemeyeceği yüksekliğe çıkıp taht kuran tek oyundur. Gerçek anlamda bu oyuna inceleme yazmaya kalksam buraya hiçbir şekilde sığdıramayıp, hangi güzelliğinden başlayacağımı bilemediğim için fazla söze gerek yok, çünkü bu efsanenin adı yeter...
Опубликовано 17 февраля 2015 г. Отредактировано 4 апреля 2023 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 138
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 6
153.3 ч. всего
Arkham Asylumdan sonra kendini birçok anlamda geliştirmiş bir Batman oyunuyla karşı karşıyayız. Grafikler bunun başında gelirken , oynanış da gelişen özellikler arasında. Dövüş sistemi , komboları , dövüş animasyonları (Riddler bulmacası ipucu almak için) gibi bir çok anlamda kendini çok geliştirmiş bir oyun. Özellikle Asylum'a göre çok daha güzel bir oynanışa sahip. Asylum çok sevdiğim bir oyundu fakat Cityden sonra Asylum'un oynanışını beğenmemeye başladım. Asylumda kombo yapmak çok zorken Cityde kombolar hem kolay hemde zevkli bir hale gelmiş. Meydan okuma modu geliştirilmiş , yani haritalar ve gelen adamlar arttırılıp gerçekçilik son aşamaya gelmiş. Aynı zamanda bu modlarda Robin ,Nightwing , Catwoman yada Batman olabiliyoruz. Bununla birlikte oyunda Catwoman olarakta arasıra hikayeye devam edebilmemiz mümkün. Batman için hazırlanan riddler bulmacaları dışında Catwoman içinde hazırlanan bulmacalar var. Bu bulmacalar geliştirilip zevkli bir hale getirilmiş ve bu oyunun artık bir parçası olmuş. Riddler bulmacalarıyla ilgili ek olarak belirtmeliyim ki gerçekten Asylum a göre bayağı geliştirilmiş. Her bulmacanın kendine has bir çözümü var. Hiçbiri bir başkasına benzemiyor ve aynı zamanda Gothamda bunlardan bir sürü var. Hikaye sonunda da istediğin karakterle oyunu oynayıp kalan yan görevlerini tamamlayabiliyor yada Gothamda dolaşıp adaleti sağlayabiliyorsunuz. Yan görevler bu oyunun öbür bir yarısını oluşturuyor diyebiliriz. Ana hikaye bitse bile yan görevleri bitirmek te hemen hemen o kadar zaman alıyor ama bunu öyle bir heyecanla yapıyorsunuz ki geçen zamandan haberiniz dahi olmuyor. Çünkü peşine düştüğünüz kişiler Batman in azılı değil ama azılı olacak seviyede güçlü rakipleri. İşte bu sırada şehriniz için hangisi daha olumluysa o kararı veriyor , görev önceliğini siz seçiyorsunuz.
http://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=599704441
Asylumda çok sevdiğim bir gerçekçi detay olan zamanla kostümün yıpranması burada da mevcut. Ve sadece tek bir kostümle sınırlı kalmayıp istediğin bir kostümle oynayabiliyorsun.
Haritaya gelince , Arkham şehrinin bir bölümüne sahip , Asylum'a göre çok büyük bir haritası var. Bu harita büyüklüğü , oyunu daha zevkli bir hale getirmiş.
Hikaye olarak spoiler vermek istemiyorum. Her Batman oyununda olduğu gibi mükemmel , kusursuz , film gibi bir hikayeye sahip. Asylum'un devamı diyebilirim , yeni karakterlerle karakter sayısı arttırılmış ve bu oyunu 2 kat zevkli yapmış. Her ne kadar oyun sonu hoş olmayan ama mükemmel bir sonla karşılaşsakta...
Bana göre Arkham oyunları arasında en güzel oyun Citydir. Müzikleri , şehir atmosferi , grafik detayları , gerçekçi dövüş sistemi ve o mükemmel GOTHAM gibi bir çok özellik insanı büyülüyor. Şunu da belirtmek isterim ; bana BATMAN karakterini sevdiren ve hayran bıraktıran oyun bu oyundur.
Özetle , mükemmel ve kendine has bir dövüş sistemi , bizi Gotham'a götüren bir atmosfer ve o kalitede grafik yapısı , filmlere bile taş çıkartacak boyutta bir senaryo , bir o kadar mükemmel müzikler , bayağı emek vererek yapılmış Riddler bulmacaları , çoklu karakter seçimi , alternatif son ve mükemmel bir optimizasyon. Belki aklıma gelmeyen daha bir çok güzel şey...Bir oyunda sizce daha ne kadar olumlu şeyler olmalı? Bu oyunu sadece Batman severler değil aksiyon , TPS , dedektif , polisiye tarzı oyun seven herkese kesinlikle öneriyorum. Fiyatı kaç olursa olsun kaçırılmaması gereken bir oyun...
Опубликовано 13 ноября 2014 г. Отредактировано 11 января.
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
Пользователей, посчитавших обзор полезным: 69
Пользователей, посчитавших обзор забавным: 4
50.0 ч. всего (47.4 ч. в момент написания)
Rockstar Games in en çok sevdiğim oyunlarından bir tanesi şüphesiz. Jimmy isminde bir gencin lise yıllarında geçen bu oyun sürükleyici hikayesi ve eğlencesiyle beni çok etkiliyor. Saatlerinizi ayırıp hiç sıkılmayacağınız bir oyun. Ana ve ara görevlerinin eğlencesi de cabası...Aslında oyunda yapılacak şeyler az görünse bile bir çok işle uğraşabiliyoruz. Kendisini aşan bir şehir haritası ve tıpkı GTA San Andreas gibi yapılacak bir sürü aktivite mevcut. Zaten oyunda bir nevi lisede geçen GTA gibi. Bu oyunu kesinlikle tavsiye ediyorum.
Опубликовано 29 марта 2014 г. Отредактировано 1 января 2022 г..
Был ли этот обзор полезен? Да Нет Забавный Наградить
< 1  >
11–20 из 20