The Witcher 3: Wild Hunt

The Witcher 3: Wild Hunt

74 valoraciones
Witcher Evreni Yaratıkları Detaylı Anlatım Rehberi
Por Cirilla Fiona Elen Riannon y 5 colaboradores
Selamlar. Bu rehberimizde sizlere Witcher evrenindeki yaratıkları anlatacağım. Bu rehberin asıl amacı Witcher evrenindeki (Oyunlar, Dizi, Kitap ve Lore'daki) yaratıkları tüm özellikleriyle tanıtmakdır. Bu rehberde bahsettiğimiz çoğu yaratığın hangi Mitolojiye ait olduğundan tutun, Witcher evrenindeki yerine kadar her şeyini anlattık. Sadece 3. oyundaki yaratıkları anlatmakla kalmadık, daha önce adını hiç duymadığınız Witcher Evrenindeki Yaratıklardan bile bu rehberde bahsettik iyi okumalar.

Türkiye'nin Witcher temasına sahip En Büyük ve En Kaliteli Discord sunucusu olan, Türk Witcher severlerin toplanıp sohbet ettiği, birbirleriyle bilgi alış-verişi yaptıkları bir Discord sunucumuz bulunmaktadır. Sunucumuz aktiftir ve gündelik olarak yeni bilgilendirmeler atılmaktadır. Siz Witcher severleri aramızda görmekten mutluluk duyarız

Witcher Yetiştirme Okulu Discord: https://discord.gg/cvQzdbt

Bu rehberi hazırlamamda bana yardımcı olan İnan Köse'yede bana sağladığı desteklerden ötürü teşekkür ederim. Kendisinin Youtube Kanalında Witcher ile ilgili bolca kaliteli içerik bulabilirsiniz.

İnan Köse Youtube: https://www.youtube.com/user/idcann
2
   
Premiar
Favoritos
Favorito
Quitar
GİRİŞ
Selamlar. Bu rehberimde sizlere Witcher Evrenindeki yaratıkları en detaylı haliyle anlatacağım. Bu rehberdeki yaratıkları anlatırken yaratıkların hangi mitolojiden esinlenildiğine kadar, her şeyine değindik. Rehberdeki yaratık sıralamasında düzgün bir sıra olmasa da Baştan sona doğru: Dizi - Kitap - Oyunlar şeklinde gidiyor.

Bazı yaratıkların Tür isimleri ve alt türleri vardır. Mesela vampirler. Tüm vampirlere değinmek yerine sadece bir kaç tanesine değindik. Veya Kikimora. İşçi, savaşçı, kraliçe VS. ayırmak yerine hepsini tek çatı altında anlattık. Yaratık türlerinden endregaları örnek verelim: İşçi, savaşçı ve kraliçe olmak üzere 3 e ayrılıyor. Fakat biz bu rehberde direk olarak Endrega olarak onlardan bahsettik, alt türlerine değinmedik. Veya Böceksiler, Lanetliler, Drakonidler diye bir ayrım yapmadan çoğu yaratığı karışık bir şekilde anlattık. Çünkü bu rehber sadece WITCHER 3 oyunundaki yaratıkları anlatmıyor. Hem kitaplardaki yaratıkları, hem dizideki hem oyundaki hem de evrendeki. Oyun haricinde Lore da geçen bazı yaratıkların hangi türe ait olduğu bilinmediği için Tür Tür ayırmama kararı aldık. İyi okumalar dilerim.
Rehber Güncellenmesi
Eğer eklememizi istediğiniz bir Yaratık veya Yaratık türü varsa bunu bizlere Yorumlar kısmında veya Discord adresimize gelerek oradan iletebilirsiniz. Eklemeyi ihmal ettiğimiz yaratıklar ilerleyen zamanlarda eklenecektir.
Kikimora
Bu listeye önce dizide yer alan canavarları dahil edeceğim, sonra kitaplardakilere geçeceğiz. Öyleyse daha henüz dizinin başında Geralt'ın suların içinden çıktığı sahnede savaştığı Kikimora ile başlayalım. Kikimoralar yeraltında yahut bataklık bölgelerde yaşamayı seven, genelde grup halinde yaşayan canlılardır. Üç çeşitleri bulunur, bunlar kraliçe, işçi ve savaşçıdır. Eğer bir kikimora ile karşılaşıyorsanız, muhtemelen yalnız değildir, çünkü kolonilerini korumak için sistemli bir yaşam biçimi benimsemişlerdir. Kraliçe kikimora çoğu böcek türünde olduğu gibi yavru yapar, işçi kikimoralar ise bu yavruları besleyip büyütmek ile kraliçenin, koloninin bakımını hallederler, savaşçı kikimoralar ise bütün koloniyi koruyup kollarlar.

Bir savaşçı kikimorayla savaşmak oldukça zordur. Hem bacaklarından kaçmalı, hem de zehrine karşı koymalısınız. Wticherlar kikimora zehrine karşı beyaz bal kullanırlar ve igni işaretiyle zayıflattıkları kikimoraya genelde böcek yağıyla güçlendirilmiş kılıçlarla saldırırlar. Kikimoraları Witcher evreninin birçok yerinde görürsünüz, ama ilk ortaya çıktığı yer Son Dilek kitabıdır.
Striga
Dizide ikinci karşılaştığımız yaratık bir strigaydı ve strigalar bir lanet tarafından canavara dönüştürülmüş kadınlardan oluşur. Bütün her şeye karşı inanılmaz nefret duyan strigalar geceleri ortaya çıkıp avlanmalarıyla meşhurlardır. Yine karşımıza ilk olarak Son Dilek kitabında çıkarlar. Gözleri kırmızı, saçları kırmızıdır. İnanılmaz hızlı olan strigaları yakalamak için sıklıkla yrden büyüsüne başvurulur, tabii bir striga yakalanıp lanetinden arındılırsa dahi o lanet tamamen geçmiş sayılmaz. İyileşmiş kişi sıklıkla striga olduğu dönemlerden anılar hatırlar ve bu anılar hayatını cehenneme çevirebilir. Sonuçta çoluk çocuk it kopuk demeden her şeye saldırdığı bir hayattan söz ediyoruz.
Sylvan
Sylvanlar aslında bizim Yunan mitolojisinde gördüğümüz pan ile sıkı filmlerini izlediğimiz Hellboy arası bir şeydir. Keçi boynuzlu, kıllı bacaklı, kuyruklu ve ayaklarında toynaklar bulunan otçul canlılardır. Otçul olması onların sık sık insan tarlalarına dadanmasına sebep olur ve insanlar bu canlılara şeytan takma adıyla seslenirler. En meşhurları dizide karşılaştığımız Torque'tur ve elflerle bir anlaşma içindedir. Geralt'ın dizide bu canlıyı öldürmemesinin sebebi onu bir canavar olarak görmemesidir.
Altın Ejderha
Yaşayan ejderha türleri arasında türüne en az rastlanandır. Dizide de gördüğümüz gibi büyü gücüyle istediği herhangi bir canlı türüne dönüşerek dopler, yani şekil değiştirici özelliği gösterir. Uzunluğu yirmi metreye kadar çıkabilen bu ejderhalar ağızlarından çıkardıkları buhar ve alev ile saldırırken bedenini kaplayan zırh ile kendilerini savunurlar. Geralt'ın bütün ejderhalara karşı muhteşem bir hayranlığı bulunur ve onları asla öldürmek istemez. Bir golgen dragon telepati yoluyla insanlarla konuşabilir.
Hirikka
Belki de witcher evreninde en sevdiğimiz yaratık olacaktı, ama Sir Eyck sağ olsun hemen hayata veda etti. Bu yaratıklar o kadar ender görülürler ki, bir ejderhaya dahi daha sık rastlanır deniyor. Haliyle bu kadar az görüldükleri için kendilerine yönelik pek bilgi yok.
Yaga
Yagalar yaşlı, çirkin kadınlara benzeyen ve insan eti yemekten haz duyan yaşayan ölü türüdür. Bu karakterler çeşitli mitolojilerden esinlenerek yaratılmıştır. Slav mitolojisinde bu üç kız kardeş yeni doğan her çocuğun kaderini belirler. Ne kadar yaşayacağı, güçlü mü zayıf mı olacağı onların elindedir. Tabii bu motifin bir benzeri Altay Türklerinde vardır ve ona Yek denir. İnsanoğlunu yoldan çıkaran ve kötülüğün simgesi olan varlık Tanrı'ya isyan etmiştir. Kısa boylu ve güçlü bir varlıktır. Alemin karanlık güçlerini temsil eder. Yerin altında yaşar. Yaka adlı kötü ruh ile de bağlantılıdır.
Vodnikler
Vodnikler. Sahil bölgelerine musallat olan, suda boğulmuş veya öldükten sonra nehre atılmış haydutların dönüşmesiyle ortaya çıkan canavarlardır. Korkunç bir bataklık yaratığı görünümünde olan vodnikler genelde suda yıkanan kadınlarla beslenir ve arada bir su kenarlarından geçmeye çalışan erkekleri atlarından çekerek saldırırlar. Görünüşleri çirkin, vücutları sıska ve kemiklidir. Vücutları sümüksü ve yeşildir. Bastıkları yerde sümüksü bir tabaka bıraktıkları için rahat izlenebilirler ve bu yaratıklarla sıradan silahlarla savaşılabilir.
Aeschna
Witcher dünyasının akademisyenleri tarafından var olmadığına inanılan bu canlı türü on ayaklı, yosun kaplı ve dev kıskaçları olan bir anfibidir. Pontar Delta'sı kirlenmeye başlayıp bataklık olma yoluna girdiğinden kendine yaşama ve büyüme fırsatı bulmuş, teknelerdeki insanları, onların getirip götürdükleri canlıları yiyerek beslenmişlerdir. Öyle büyüklerdir ki bir ineği rahatça alt edebilirler. Tabii Geralt'ın bunlarla ilgili tuhaf bir hikayesi vardır ve o hikayenin sonucunda bir bilim adamı tarafından bu anfibilere Geralt ismi verilmek istenmiştir. Geralt kabul etmeyince bilim adamının adı verilmiş.
Bruxa
Bruxalar genellikle hayli güzel bir kadının görünümünü alırlar ve büyüledikleri erkeklerin kanlarını içerler. Güneşten etkilenmeyen birkaç vampir türünden biridir. Doğal şekilleri aslında bir yarasadır ve bu yarasa inanılmaz keskin dişlere iri pençelere, siyah kanatlara sahiptir. Bu vampir türü dışında iki vampir türü daha vardır, onlardan biri alptir ve tabii ki olmazsa olmaz yüksek vampirlerdir. Bruxa'lar sadece gümüş kılıçlarla öldürülebilir. Çığlık atarak insanları savurabilrler ve yakın dövüşte de epey etkilidirler. Bruxalar öldürdükleri kurbanların kanlarını içtikten sonra vampir dilinde şarkı söylemeye başlar ve şarkıları başkalarının midesini bulandırır. Bruxa'nın şarkısını duyan insanlar bu şarkıdan etkilenir ve kabus görmeye başlar.
Graveir
Graveir, bir tür yaşayan ölüdür. Bir hortlak gibi görünür, ama çok daha büyüktür. Genellikle mezarlıktaki ölülere musallat olan bu yaratığın çenesi ve dişleri hayli güçlüdür. Bu güçle ölülerin kemiklerini kırar ve içndeki iliği almak içinse uzun, ince bir dile sahiptir. Graveirler ateş, gümüş ve sihirden korkarlar, fakat çelik kılıç onlara etki etmez. Bir graveirle savaşmak istiyorsanız dişlerinden sakınmanız şarttır, çünkü dişlerinde güçlü bir zehir bulunur.
Amphiboena
Amphiboena, garip bir yılan türüdür. Bu yılanın başı her iki uçta da bulunur. İsmi yunan mitolojisinden gelir. Amphis iki yönlü bainein ise gitmek manasına gelir. İki yöne giden gibi bir anlamı vardır. Genellikle sulak bölgelerde bulunur ve kayıklarıyla balık avlayan insanlara musallat olur.
Lamia
Çöllerde yaşayıp geceleri ortaya çıkan bu canlılar genelde kadın siluetindedir fakat bedeninin altı yılandır. Gecelere ortaya çıktıkları için bazıları tarafından vampir diye adlandırılmıştır. Epey kötü şöhretleri vardır. Lamia Yunan mitolojisinde ve Pers mitolojisinde geçer. Yunan mitolojisindeki motif epey vahşidir ve hikayesi oldukça ilginçtir. Lamia Libya'da yaşayan güzel bir kraliçedir, fakat zamanla lanetlenir ve çocuk yiyen bir iblis halini alır. Pers mitolojisindeki ismi ise Şahmeran'dır. Yılan gövdeli bu kadınlar akıllı ve iyicildirler. Hiç yaşlanmayan bu yaratıkların ruhları kendi kızlarına geçer. Tabii küçükken Türkan Şoray'ın oynadığı Şahmaran'ı da izleyip korkmayanımız yoktur.
Archesporelar
Archesporelar olağanüstü acımasız bitkilerdir. Güneş gülleri diye adlandırılan ve salgıladığı yapışkan sıvıyla küçük böcek türlerini avlayan bitkiye benzerler, ama en muhteşem güneş gülü bile arcesporeun yakınından bile geçemez. Tuhaf görünümleri onları bitkilerden ayırt edilemez bir hale sokmuştur, bu yüzden meraklı gezginler sıkça bu yaratığın yanına yaklaşıp incelemek isterler, fakat yanına bir kez yaklaşan artık bu yaratığın avıdır. Yaygın inanca göre bu yaratıklar kanla döllenmiş toprağın üzerine yetişirler. Çoğu zaman toplu katliamların, kutsal ve lanetli ayinlerin, acımasız cinayetlerin gerçekleştiği alanlarda çıkmışlardır.

Bir diğer inanç ise Ban Ard büyücüleri tarafından yetiştiriliyor olmalarıdır. Bugüne kadar dört çeşit tür görülmüştür, kahverengi, yeşil, mor ve sarı. Yeşil ve mor olanlar hayli tehlikeli olarak sınıflandırılsalar da kardeşlerinin de bu türlerden aşağı kalır yanları yoktur. Bütün türler güçlü çenelerini ve yapraklarını kullanarak saldırırlar. Tabii yakınlarında olmayan kurbanlar için de uzaktan asitli sıvı püskürtürler. Archesporlar diğer tüm bitki türü yaratıklar gibi aleve karşı oldukça dayanıksızdırlar. Gümüş bir kılıçla, yüksek titreşim dalgalarıyla dolu aardla, yahut hiç sevmedikleri petrol ile de yok edilebilirler.
Mamune
Mamune'lar genellikle Vizima'da bulunan yaratıklardır. Halusinatik özellikleri bulunan bu yaratıklar fazla zararlı olmadıkları için genelde avlanmazlar, ama zararlı olanları olduğunda Witcherlar tarafından para karşılığında avlanması istenir. Mamune'ların tek düşmanı witcherlar değildir. Yüksek vampirler, bu yaratıkların bezelerini bir tür büyüde kullanmak için toplarlar. Mamune'ların dünya tarihinde iki yerde geçer. Slav mitolojisinde mammon olarak adlandırılan bu yaratıklar dişidir ve bataklık bölgelerde yaşayıp evli erkeklerle hamile kadınları felaket bir ölüme sürükler. Mammon öte yandan Lidya dilinde şeytan dışkısı, yani para anlamına gelir. Yedi büyük günahtan açgözlülüğü simgeleyen şeytanın oğullarından biridir.

Öte yandan mammon Aramice'de zenginlik yahut para kazanma hırsı anlamına gelir. Modern dönemde birçok avrupa ülkesi paraya için bu kelimeyi uygun görmüştür. İngilizce money, Almanca, mammon, Fransızca monnaie, İspanyolca moneta kelimeleri aynı kökten gelir. Mammon, İncil'de de kendine yer bulur ve ayetler şöyledir: "Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem tanrı’ya hem de paraya yani mammon'a kulluk edemezsiniz!" Küçücük bir yaratıktan çıkıp tarihin içinde gezdik, son bir eklemeyle bu küçük yaratığa veda edelim. Mammon, okuyanlar hatırlayacaktır, Goethe'nin Faust'unda da kendine yer bulmuştur.
Koshchey
Alzur'un miraslarından biridir. Onun dev yaratıklar yaratmak için kullandığı ve çift haç diye adlandırdığı büyüyle yaratılmıştır. Yaratansa Fregenal adında eski bir druiddir. Bu ilk yaratıksa büyücü Visenna tarafından ayna büyüsü kullanılarak yok edilmiştir. Yaratık ne tam bir yengeci andırır, ne de tam bir örümcek formundadır. Vücudunu koruyan tabaka o kadar serttir ki iyi bir savaşçı, deneyimli bir witcher yahut gnome yapımı eşsiz bir baltaya sahip cüce dahi bu yaratığın zırhını kolay kolay geçemez.

Dünyamızda bu yaratığaysa Rus kültüründe rastlarız. Rus kültüründe ölümsüzlük anlamını taşıyan bir büyüdür. İnsanın ruhlarını farklı farklı nesnelere saklayarak öldürülmemesini sağlar. Misalen ruhunuzu bir kaleme, yahut bir yılana, bir günlüğe, hatta Harry Potter'ın kafasındaki yara izine dahi saklayabilirsiniz. Evet, tam olarak Harry Potter'daki hortkuluk da buradan gelmektedir. Koschei meselesi 12. yüzyıldan beri Rus kültüründe konuşulmakta, dilden dile anlatılmaktadır.
Frightener
Frightenerlara tam olarak Türkçe bir karşılık bulmakta zorlansam da Dehşet Garibesi demenin iyi olacağını düşünüyorum. Dehşet Garibeleri yahut kimeralar çölde yaşayan dört insan boyuna ulaşabilen yaratıklardır. Kendi halinde dahi inanılmaz güçlü ve dehşet verici olan bu yaratıklar bir büyücü tarafından kontrol edildiğinde neredeyse yenilmez olurlar. Witcherlar dahi bu yaratıkla karşılaştıklarında ona saldırıp saldırmamak konusunda iki kez düşünürler. Saldırmaya kalktıklarındaysa bu Dehşet Garibesi'ni yüksek seslere olan zaafından vururlar.

İlk Dehşet Garibesi büyücü Dagobert Sulla tarafından yaratılmıştır. Dagobert Sulla yaratığı yarattıktan sonra "Ne yaptım ben!" diye haykırmış ve derhal oracıkta yok etmiştir. Bu tür, dev akreplerle, yengeç örümcekleriyle ve lamialarla akraba sayılır. Dehşet Garibeleri neredeyse bütün işaretlere karşı duyarlıdır, bu nadir tür savaşırken kurbanlarını kıskaçlarının arasında ikiye bölmesiyle meşhurdur. Bir Dehşet Garibesi'nin öldürüldükten sonra iksir yapımında kullanılmak üzere gözü ve kıskaçları toplanır. Henüz daha ilk Witcher oyununun başında bir büyücü Dehşet Garibesi'ni kontrol ederek Kaer Morhen'e kadar getirmiştir. Bu yaratıkla savaşmak ve öldürmek bizim elimizdedir.
Skullhead
Skullheadler kurtadamvari yaratıklardır. Sağlam kafaları ve güçlü kollarıyla yakaladıkları canlıları sersemletip canlarına okurlar, fakat bu tür son buz çağında yaşamış, daha sonra yok olup gitmiştir. Gümüşe hassasiyetleri vardır. Yok olmuş bu türün yıllar içinde saklanan karaciğeri, tendonları, pençeleri ve dişleri iksir yapımında kullanılır. Yakın dönemin çelik kılıç taşıyan barbarları bu türün neslinin tükenmiş olmasına sevinirler.
Grigg ( Imp )
Yaruga'nın her iki tarafında kırsal kesimde yahut ormanlarda bulunan mağaralarda bulunur. Fazlaca yaramaz, fakat zararsız bir insansıdır. Griggler muhtemelen bilinen ırkların en küçüğüdür. Bir insanın yanında dururken en fazla o insanın dizine gelecek kadar uzayabilirler ve hayli yaramaz mizaçlı olduklarından asi bir insan çocuğuna sıklıkla aptal grigg yahut aptal imp dendiğine rastlanabilir. Boyları bir ata binmeye müsait olmayan bu insansıları, kedileri binek hayvanı gibi kullanırken görürseniz şaşırmayın. Yoğunluklu olarak İrlandalıların,

Anglo-Saxonların mitolojilerinde yer bulan bu yaratıklar çeşitli yerlerde kulağınıza leprikan kelimesiyle ilişmiş olabilir. Yazar Sapkowski'nin memleketi olan Polonya'da ise bu yaratıklar pek arkadaş canlısı olarak bilinir. Gün boyu fare yuvalarına, kapıların altlarına, soba arkasına, demirhane ve ahır köşelerine saklanan bu yaratıklar Polonya kültürüne göre geceleri ortaya çıkıp ev işi yapıp, çocukları kabuslardan ve kötü hayaletlerden koruyorlarmış.
Vodyanoy
Balıkçılar veya balık gözlü yaratıklar olarak da bilinen Vodyanoy, medeniyetlerinin en gelişmiş olduğu Büyük Deniz'in altındaki sualtı şehirlerinde, Pontar nehri ve kollarında yaşayan akıllı bir ırktır. Okyanusları ve denizleri son derece saygı duydukları, fakat arada bir de olsa savaştıkları nereidler ve deniz kızlarıyla paylaşırlar. Vodyanoyların kuru topraklarda dahi hızlıca koşmalarına yarayacak kaslı bacakları ve parıldayan pullu derileri vardır. Kafalarında epeyce şişkin ve yanardönerli olarak tarif edilen gözleri belirgindir. Ağzı konik dişlerle çevrilidir ve bu geniş ağız Vodyanoyların gülüyormuş gibi gözükmelerine sebep olur. Bunların yanında Vodyanoyların kafalarını daha büyük gösteren taraklar bulunur.








Karada uzun süre olmasa da nefes alabilirler. Metal işçiliği konusunda hayli gelişmiş olan Vodyanoylar kılıç, mızrak, balta, zırh, miğfer gibi şeyleri üreterek savaşabilir bir medeniyet kurmuşlardır. Vodyanoylar birçok tanrıya taparlar ve dinlerine epey sadıklardır. Bunlardan biri Gölün Hanımı'ydı ve Dagon'du. Vodyanoy rahiplerinin küçük bir kısmı büyü konusunda ustalaşmışlardır. Bazı insan grupları Vodyanoylara Su Lordu ismi altında ibadet dahi ederler. Vodyanoy Slav mitolojisinden esinlenilerek oluşturulmuştur, fakat Sapkowski'nin yarattığı bu versiyon, Zindan ve Ejderha'nın 1977 yılında şekillendirdiği Sahuagin'den esinlenme gibi durmaktadır.
Garkain
Garkainler düşük sınıf vampirlerdir. Genelde kanla beslenseler de etle beslendikleri de olur, hatta leşlere tamah edecek kadar düştükleri de görülmüştür. Gargoyol ve Flederlarlar karıştırılırlar. Kurbanlarının üzerine bir çatıdan atlayarak saldırdıkları görülür. Genelde bir Garkainle karşılaşmak ölümle sonuçlanır ve bu yüzden Garkain saldırısına ait pek tanık yoktur. Var olan kayıtlardan biri 1104 yılında Lan Exeter'de geçer. Bu kayıtta, sonraları witcher Gulet tarafından öldürülecek olan üç Garkain'in kasabaya saldırdığı ve paramparça ettiği cesetlerin içinden bağırsaklarını çıkarıp gövdeden akan kanlarını içtiği yazılmıştır.









Garkainler yüksek hızlarda koşabilen canlılar değildir, fakat uzun mesafelere atlayabildikleri için bu şekilde saldırırlar. Kurbanlarının üzerine atlamadan önce sıklıkla mental bir şok yollarlar ve sersemlemiş kurbanlarını böylece alt etmek çok daha kolay hale gelir. Garkainler Avusturalya Aborjinlerinin mitolojilerinden esinlenilerek yaratılmıştır, zira bu mitolojide aynı adı taşıyan yaratıklar vardır.
Araknomorf
Ofierli bir atasözünde örümcekle sineğin asla yan yana durmayacağı söylenir. Bu tip sözler araknomorf için yeniden düzenlenmiş ve araknomorf ile insanın yan yana duramayacağına evrilmiştir. Toprak süren ve ağaç kesenlerin günlük işlerini yaparken onlardan korkmasına gerek yoktur. Zira, sıradan örümceklerden uzak, birleşim sonrası akrabaları olan araknomorflar çoğunlukla, derin, karanlık mağaralar ile tenha, nemli bataklıkları tercih ederler. Ancak bu küçük karşılaşma ihtimaline karşın araknamorflar ile karşı karşıya gelenlerin yapacağı en iyi şey, vicdanının temiz olduğunu ve dünyada yarım kalmış bir iş bırakmadığını ummaktır.

Zira yaşamı birazdan sona erecektir. Çünkü dünyadaki en hızlı adam bile bu yaratıklardan kaçamaz ve sadece birkaç efsunger onları öldürmeyi umabilir. Daha da kötüsüyse, bir öküzün tamamını saniyeler içinde mideye indirebilen araknomorf devleri adıyla bilinen daha saldırgan türler de bulunur.
İfrit
İfrit, küçük bir ateş cinidir veya bazılarının dediği gibi, bir elementaldir. Dilekleri yerine getirmez ancak ifriti itaatkar olmaya zorlayabilirse ateş unsurunu araştıran büyücülere hizmet eder.

Ifritler ancak alevlerin doğasını yakından anlayan ve kendisini tamamen sırlarını öğrenmeye adamış bir büyücü tarafından yakalanabilir. İfritler ateş unsuruyla bağlantılarıyla, çağıranlarını yargılayacaklar ve onu değerli bulurlarsa, her konuda sadakatle ona hizmet edecekler.
Wraith
Hayaletler, bazılarının iddia ettiği gibi, içsel bir korkunun yansıması değildir. Üstelik görünür, somut ve tehlikelidirler. Rahipler, aniden ölen ve önemli görevleri tamamlanmamış bırakan insanların böyle hayaletler haline geldiğini öğretir. Yani hayalet'lerin kendi amaçları var. Bazen onlardan habersizdirler, ancak çoğu zaman, yaşayanları önemsemeden, onlara ulaşmayı hedeflerler.







Hayaletler her zaman ölüm bölgelerine bağlıdır. Eski evlerini koruyabilirler veya intikam isteyebilirler. Hatta kriptolarda ve yer altı mezarlarında ya da savaş alanlarında lanetlenmiş gezginlerin küçük gruplarını bile bulabiliriz. Sadece geceleri ortaya çıktıkları doğru değil. Bununla birlikte, onlarla iletişim kuramayacağını bilgisi yanlıştır.Witcher 1'de heyula ile zar oynayıp konuşabiliriz.





Hayaletler yerin hemen üzerinde dururlar, bu yüzden çok hızlı hareket ederler. Kişi onlara şiddetle vurmalı ve İşaretlerden bolca yararlanmalıdır. Maddi olmayan varlıklar olarak, istedikleri zaman ortaya çıkıp yok olabilirler. Büyücü kılıcını çok yavaş sallarsa ve hayaletlere tepki vermeleri için zaman verirse, kendisini havadan başka bir şeye çarpmazken bulabilir ve sonra sırtında hızlı bir tepki hissedebilir.

Hayaletlerin kanaması yoktur ve sıradan zehirler onlara zarar veremez. Bununla birlikte, ateşe ve elbette gümüşe karşı hassastırlar. Bir hayaletle savaşmanın en iyi yolu, gümüş bir kılıcı kaplamak için kullanılması gereken Hayalet Yağı'dır.
Bullvore
Bullvore, sert ve elastik bir deri çuvalı tarafından sınırlandırılmış bir kas yığınıyla karşılaştırılabilir. Kafası bufalolarınkine benzer, ancak ağzı ete göre uyarlanmış keskin dişlerle doludur. Bullvore'lar, kürelerin birleşiminden gelen canavarlardır. Kaos'un görünür işareti, yaratığın tüm vücudunda büyüyen, zar zor hareket eden boynuzları ve körelmiş elleridir.

Bu canavar kendi türündekilerden hoşlanmıyor. Hatta bireyci olduğu için şair gibi olduğu da söylenebilir. Bir sanatçıya çok benzer şekilde, küçüklerinden önce gösteriş yapmaktan hoşlanır, bu nedenle bazen nekkerlar ve rotfiend gibi daha küçük, daha zayıf canavarlar eşlik eder. Bullvore'lar, kendilerini yalandan bir şekilde öldürdükleri tuhaf görüntüler vermeye eğilimlidirler, örneğin, sırayla patlayan çürüklüklere asit dökerek.

Yavaş yaratıklar oldukları için, Bullvore ile savaşırken güçlü stil kullanılmalıdır. Derileri serttir, bu nedenle daha zayıf darbeleri kolayca silip atarlar, bunun dışında troller kadar çabuk iyileşirler. Bir Bullvore, korkunç hücumunun katıksız ivmesiyle daha yavaş rakipleri öldürebilir. Kişi bu saldırıyı beklemeli ve onu atlatmalıdır, zira aniden fırlayıp ıskaladıktan hemen sonra, Bullvore sersemletilecek ve dolayısıyla savunmasız olacaktır. Bullvore, daha hızlı düşmanlara karşı korkunç bir silah kullanır: Hem yakıcı hem de zehirli pisliği kusar, böylece düşmanı hem zehri boğar hem de bir su birikintisine dönüşür.

Bullvore bir nekrofilidir, bu nedenle Nekrofili yağı ile kaplı bir bıçak kullanılarak savaşılmalıdır. Bu kaplama canavarın yaralarını ağırlaştırır ve büyücüye büyük bir avantaj sağlar. Yaratık her ikisine de bağışık olduğundan, kanamayı artıran ortak zehirler veya yağlar hazırlamanın bir anlamı yoktur.
Leşenler
Halkın ormanlarda karşılaşmaktan hayli çekindiği ve birçok bölgede tapınma gösterilerinin düzenlendiği yaratıklardır bunlar. Leşenler, sık, kadim ormanlarda yaşarlar. Yaşadığı bölgeyi aşırı sahiplenen bu yaratıklar, gizlilik ve kurnazlığı av esnasında tek yoldaşları belirlerler. Bölgelerindeki bitkileri ve hayvanları kontrol etmek için doğal büyülerini kullanırlar. Bu durum, onların peşine düşenler için Leşen'e yaklaşmayı hayli zorlaştırır. Birçok maceracı henüz Leşen ile yüz yüze gelmeden bu yaratığın kontrolündeki hayvan ve bitkilerce öldürülür. Leşenler, kadim ünvanına sahip olabilecek kadar yaşlıdırlar.
Suretçiler
Dönüşümcü veya Biçim değiştirici olarak da bilinirler. İstedikleri insansı veya hayvan şekline girebilen varlıklardır. Bu değişim basit bir büyü ile bozulacak basit bir illüzyon değildir. Tam ve gerçek bir dönüşümdür. Hiçbir koruyucu tılsım yahut efsunger madalyonu, suretçilerin varlığından haberdar edemez. Şeklini aldıkları varlığın aurasına sahiptirler. Bununla birlikte inanılmaz zekaları ve kurnazlıkları onları çok iyi birer suikastçi veya hırsız yapar. Ancak doğa, onlara cömert ve ürkek bir ruh bahşetmiştir. Bu yüzden ne olursa olsun kan dökmekten kaçınmayı yeğlerler.
İyeler
İnsan yerleşimlerinin dışındaki oyuklarda ve yosun kaplı içi boş ağaç kütüklerinde yaşayan orman yaratıklarıdır. Davranış ve görünüş itibari ile çocuklara benzerler ve yine çocuklar gibi de afacanlıktan keyif alırlar. İyeler, yuvalarının olduğu bölgeye derinden bağlıdırlar ve oyuklarının civarında yaşayanları korur ve kollarlar. Hayvanlar gibi insanlara da göz kulak olurlar ama doğaları gereği utangaç oldukları için bunu gözlerden uzak yapmaya çalışırlar.

İyeleri neşe ve masumiyet çektiği için çocukların arkadaşlığından keyif aşorşar ve genellikle kendilerini sadece küçüklere gösterirler.
Bu çalışkan ve zeki yaratıklar, göz kulak oldukları kişilere memnuniyetle küçük hizmetler gerçekleştirip, karşılığında sadece saygı ve yemek veya kenara atılmış aletler gibi ödüller beklerler. İyeler aynı zamanda huzurlarına ve sükunete de epey değer verirler. Bir iye, gözetlediği köy çok kalabalıklaşır veya eski adetler unutulursa yuvasını bir daha geri dönmemek üzere terk edip bilinmeyen bir istikamete doğru yola çıkar.
Şayelmarlar
Hayatlarının çoğunu yer altında, üstlerinde uzanan dünyayla temas kurmadan geçirirler, fakat bazı zamanlar bir şayelmarın toprağı kazıp yüzeye ulaştığı ve karşısına çıkan tüm insanları yediği de olur. Bazı şayelmarlarsa yüzeye yakın tüneller kazıp binaları çökerterek sarsıntılara yol açabilirler.
Şayelmarlar kör olmalarından ötürü titreşimleri algılayıp sesleri işiterek yollarını bulurlar. Nilfgaard İmparatorluğu'nda Şayelmarlar gladyatör arenalarında sık sık olmasa da görülebilir. Geralt, Anrieta'dan mektup alıp Toussaint'a gittiği sırada düşese bir şayelmar hediye edilmişti ve Geralt bu yaratıkla arenada dövüşmek zorunda kalmıştı.
Veba Bakireleri
Bir bölgede veba salgını başladığında, o topraklarda bir ruh dolanmaya başlar. Bu ruh, eti kemiklerine kadar çürüyen ve etrafında sıçanların cirit attığı hasta bir kadını andıran hayalettir. Hiç kimse bu ruhun hastalığı da beraberinde getirip getirmediğini ya da ışığa doğru uçan böcekler gibi hastalığın onu oraya çekip çekmediğini bilmiyor. Fakat şu kesin ki, veba bakireleri; acı ve ıstırap çektirmekten ve adamların inlemelerini duymaktan hoşlanıyor.

Pek çok kimse, kimi zaman pestae adıyla bilinen veba bakirelerinin varlığını sorgulamaktadır. Şimdiye kadar sadece iki defa böyle bir yaratığın görüldüğü rapor edilmiştir. İki olay da salgın hastalıklar zamanında yaşanmıştır.
Veba bakiresi, adından da anlaşılacağı üzere bu heyulalar kadın görünümünde olurlar. Ancak neden böyle oldukları bilinmemektedir. Bazı süekülasyonlara göre tıpkı diğer hayaletler gibi onlar da uzun süreli acı verici bir hastalığın sebep olduğu ölüm gibi bazı ölüm şekillerinden kaynaklanan aşırı güçlü duygusal yükten doymaktadırlar.

Bir veba bakiresiyle nasıl savaşılması gerektiğine dair pek bilgi yoktur, ancak diğer tayflar ve heyulalar ile benzer özellikler taşıdıkları söylenebilir. Şüphesiz büyük tehdit oluştururlar, fakat en azından bir efsungerin bağışıklığı, onların sebep oldukları hastalıklara yakalanmasını önler.
Öğlen Heyulaları
Köylülerin Gelenekleri üzerine yazılan bir yazıda Vlad Reymond, köylülerin genel kanının aksine gün ortasında işlerini güneşten kaçınmak için yarıda bırakmadıklarını, öğlen heyulalarından korunmak için bunu yaptıklarını söyler. Bu heyulalar, güneşin en tepeye ulaştığı, bilhassa yakıcı yaz günlerinde uzun ve beyaz elbise giymiş, güneşin kavurduğu bir kadın kılığında ortaya çıkarlar. Bunlar, düğünlerinden hemen önce kötü bir şekilde ölmüş genç kadınların ve kızların ruhu olan öğlen heyulalarıdır.

Acı ve öfkeyle deliye dönmüş bu heyulalaretrafta dolanarak vefasız aşıklarını ya da arkadan bıçaklayan hasımlarını ararlar, fakat önlerine çıkan ve zamanında kaçmayan herkesi öldürürler. Bu dünyaya bağlanmalarının sebebi genellikle yoğun duygusal öneme sahip bir nesnedir. Bu yüzden yerde bir nişan yüzüğü ya da yırtık bir duvak bulursanız, asla almamalı ve oradan derhal uzaklaşmalısınız.
Berbatçıklar
Berbatçıklar herhalde bir efsungerin karşılaşma bahtsızlığını yaşayabileceği en itici yaratıklardır. Tam olarak gömülmemiş ölü, istenmeyen bebeklerin başkalaşmasıyla ortaya çıkan bu yaratıklar kısmen çürümüş bir fetüs görünümündedirler. Tam oluşmamış tenleri nefret, korku ve kin yayar. Bu korkunç yaratıklar, hamile kadınların kanıyla beslenirler. Çoğunlukla kurbanların ölümüne yol açan doymak bilmez bir açlıkla saldırırlar.

Bir berbatçık ininden geceleri çıkarak çocuk bekleyen bir annenin yatağının etrafında dolaşır. Gücünü doğmamış çocuktan alır. Müstakbel anne önce rahatsız edici rüyalar görmeye başlar, ardından ateşi yükselir, hezeyanlara sürüklenir ve teni zayıflamaya başlar. Böyle birkaç geceden sonra mecalsiz ve kendini savunamaz bir hale gelir. Sonrasında berbatçık saldırarak uzun, keskin dişlerini kadının bedenine geçirir, kadın ve fetüs kuruyup gidene kadar kanını içer.

Bir berbatçık yaklaşık yarım metre boyundadır, ancak tehlike altındaysa ve kana doymuş haldeyse şekil değiştirebilir. Böyle durumlarda deforme olmuş, kambur bir goril gibi kolları üzerinde yürüyen bir insan şekline bürünür. Böylece daha güçlü ve korkutucu hale gelen berbatçık doğrudan yakın dövüşe atılır. Rakibini yere devirmeye ya da keskin pençeleriyle saldırmaya çalışır.
Bir berbatçığın üzerindeki lanet, onu bir laberkine dönüştürerek kaldırılabilir. Laberkinler berbatçıkların içine doğamadıkları ailenein koruyucusu olan yuva ruhlarıdır.
Cinnetkar
Skellige'de fazlaca vakit geçirdiyseniz bir annenin çocuğunu yemek yemesi için korkuturken "Çorbanı hemen bitir, yoksa bir cinnetkar gelip seni olduğun gibi hüpletir!" dediğini duyabilirsiniz.
Bu yaratıklar Skellige efsanelerinde savaşın gazabıyla ayılara dönüşebilen insanlardır. Bu dönüşümle bilinçlerini kaybederler ve insan formuna dönebilmek için söndürmeleri gereken kana susamışlıkla gözleri hiçbir şeyi görmez. Ancak dehşetengiz efsanelere, en saçma efsanelere bile hemen inanan Skellige halkı arasında bile, cinnetkarlara inanan pek yoktur. Bu durum ya fazla uçuk hayalgüçlerinin bir eseridir ya da bu varlıkların bir şekilde yeteneklerini adalılardan gizlemeyi öğrenmiş olmalarının bir sonucudur.







Skaldların balatları, savaşın hararetiyle başkalaşım geçirmiş bir cinnetkarın gerçek bir ayıdan ayırt edilemeyeceğini söyler. Yalnızca küçük anatomik detaylar, örneğin dillerinin, dişlerinin şekli gibi şeyler onları ele verebilir. Onları savaşırken betimleyenler, cinnetkarların acı hislerinin olmadığından ve aldıkları yaraları hemen iyileştirebilmelerinden bahseder.
Eğer bu ayıya dönüşen insanlar gerçekse, tıpkı kurtadamlar ve likantroplar gibi, lanetli yaratıklara zarar veren yağlara karşı zayıf olmaları muhtemeldir. Ancak bu yaratıkların işlediği, toplu kıyımlar ve katliamlar gibi suçlardan bahseden kadim şarkılara kulak verirsek, bir efsungerin hiçbir zaman bu ihtimali test etmeyeceğini ummak gerekir.
Harpiler
Harpiler, parlak şeyleri sevdikleri için yuvalarında hazine barındıran yaratıklar olarak da bilinirler, daha doğrusu Engerek Okulu efsungeri Letho, tecrübelerine dayanarak böyle söyler.
Harpiler ve kuzenleri şişigalara ait en iğrenç şeyin ne olduğunu söylemek zordur. Dehşetengiz görüntüleri, üzerlerine sinmiş çürüme ve kuş dışkısı kokusu ya da insanın kanını çeken çığlıkları ve tabii ki niceleri... En iğrenç dışkıların ve çürümüş atıkların arasında mutlulukla yaşayan fareler bile yuvalarına yaklaşamaz desek yanlış olmaz.
Harpi yuvaları ya uçurumların tepesine ya da kayalık yarıntılarında bulunur. Dağılmış insan ve hayvan kalıntıları, gübreyle kaplanmış kayalar ve yerlere saçılmış tüyler de yuvalara yaklaşıldığının bir işaretidir.

Harpiler ve şişigalar, bir avuçtan yirmi taneye kadar değişen genişlikte sürülerle avlanır. Korkak ve tedbirli olan harpiler, buna rağmen yuvalarını hiddetle koruyup, sayıca üstünlüğü elde ettiklerinde düşmanlarına saldırmakta tereddüt etmezler.
Dövüş sırasında uçma kabiliyetlerini kullanıp hızlıca dalışa geçerek düşmanlarına darbe vurur, ardından menzil dışına doğru tekrardan yükseliler. Kanatları, sivri gaga ve pençeleri ölümcüldür. Yere indiklerinde yavaş ve beceriksizce hareket ederler. Yerdeyken pek bir tehdit oluşturdukları söylenemez.
Bargestlar
Birinci oyunu oynayanların frightener, yahut benim çevirimle dehşet garibesinden sonra karşılaştığı belki de ilk yaratık bu yanar dönerli köpeklerdir. Oyunun açılış sekansında sıkça görürüz ve kasabaya musallat olduğu halkın ağzında yer etmiştir. Öyle ki yedisinden yetmişine söylenenler kasabanın çok kötü işlere karıştığı ve bir günahkar merkezi olduğunu, bu yüzden de bargestların musallat olduğunu belirtir. Üçüncü oyunda Toussaint'ta karşımıza çıkan bu yaratıkların külliyattaki açıklamasına geçmeden önce özelliklerine değinelim. Bargestlar genel olarak çağırma büyüsü yapıldığında ortaya çıkan yeraltı dünyasının köpekleridir. Bu yaratıkların yeraltı dünyasından geldikleri için acı çekmediği düşünülse de acı çekerler. Tabiri caizse geri vitesleri yoktur ve bir kere atağa kalktıkları anda birilerinin öleceği kesinleşmiştir. Bazı halk masallarına göre bargestlar Vahşi Av'ın keşif koludur ve Av gelmeden önce ortalığı kolaçan ederler.

Yaratık külliyatında yer alan nottaysa Tretogor'lu Vaiz Yomen "Günahtan uzak dur! Fenalıktan vazgeç! Şayet iraden kötülüğe boyun eğecek olursa Vizima Varoşları'nın akıbetini aklına getir! Oradakilerin başına bela olan korkunç bargestları anımsayıp tövbe et!" diyerek halkı uyarmıştır. Bargestlarınsa bu nottan haberleri olmasa gerek hem günahkara hem de bu vaizi verecek kadar kendisini yüce ruh, pürü pak sayanlara aynı şekilde yaklaşır, öldürmek ister. Efsungerler bu inanışa inanmakta zorluk çekseler de sahiden bargestlar bir lanetten veya pek çok kötü niyetli fikrin ve eylemin birikiminden ortaya çıkmıştır. Bu bir tesadüf müdür, yoksa evrenin bir gerçeği mi kafalarda soru işareti olarak duruyor.
Bloedzuiger
Birinci oyunda karşımıza çıkan bu yaratık isim kökeni olarak Almanca'dan geliyormuş. Bloed ingilizcedeki blood, zuiger ise sucker demek. Türkçeleştirirsek kan emici gibi bir şey ortaya çıkıyor ama Almanlar bu kelimeyi sülük kelimesini karşılasın diye kullanıyorlarmış, tabii sanırım direkt bu şekilde değil de blutsauger şeklindeymiş. Bu kadar kelime üzerinde uğraştıktan sonra rehber içinde bu yaratıklara biz ne diyeceğiz peki? Sülük.


Çünkü yaratık tam bir sülük. Bu sülük kardeşlerimiz diğer sülük kardeşlerimizden daha psikopat. Köylüler bu yaratıklardan fena halde korkuyorlar çünkü beslenme şekilleri biraz garip. Yaralı bir canlı gördüklerinde yaraya doğru bir sıvı fışkırtıyorlar ve kurbanın vücuduna giren bu sıvı kurbanın içini bir marşmelov kıvamına getirmeye başlıyor, kısa süre sonra kurban mefta olunca da yapışıp emikliyorlar. Göl kenarlarını kendine mesken bellemiş sülüklerle dövüşmek için mesafeli olmak gerekiyor, zira bir külfibis gibi sülük de ölürken inflak edebilir, içindeki zehri bütün vücudunuza boca edebilir.
Zeugl
Bu yaratıklar, ağırlıklı olarak kanalizasyonda yaşar, kanalizasyonla beslenir ve olağanüstü bir hızda büyür. Canavar her zaman açtır, bu yüzden avlarına dokungaçlarıyla uzanır ve onları birden fazla sıra dişle dolu devasa ağzına sokmaya çalışır. Zeugl, felç edici derecede çirkin, kötü kokulu ve çürümüş patatese benzeyen bir şey için şaşırtıcı derecede güçlüdür, bu yüzden genellikle karşısındakiler yaratığın gücünün farkına ancak kollarına düştüklerinde varırlar. Kader Kılıcı kitabında varlığından haberdar olduğumuz bu yaratık Geralt ile Yennefer'ın Aed Gynvael'de kaldığı sırada Geralt tarafından avlanır. Bu türün bir de Rissberg büyücüleri tarafından özel olarak yaratılmış versiyonu vardır. Parazeugl denilen bu tür, zararsızdır ve lağımları temizler.

Zeugl ile savaşmanın püf noktasıysa onu henüz küçükken yok etmekten geçer. Yetişkin bir zeugl, yalnız bir witcherı dahi yenebilecek güçtedir. Çünkü bu yaratıklar kılıcın gümüş mü yoksa çelik mi olduğuna pek bakmadan bu tip darbelere karşı doğal bir bağışıklığa sahiptir. Canavar şehrin ürettiği atıkla beslendiği için avlanmaya ihtiyaç duymadan olduğu yerde armut piş ağzıma düş misali büyür. Atıklar fazlalaşıp şehir geliştikçe, daha doğrusu doğa bozuldukça şehirleşmiş alanlarda zeugl görme ihtimali artar. Kıssadan hisse çıkaracak olursak şunu demek gerekir: istemiyorsak kentimizde yaratık, yatmayalım çöplerimizi doğaya bırakıp.
Greater Mutant
Witcher'ın birinci oyununun dışında başka yerde göremeyeceğiniz bir yaratık türüdür kendileri. Birinci oyunda Leo'yu öldüren saldırının müsebbibi Salamandra Örgütü'nün yaratımlarından biridir. Geçmişinde insandır, ancak örgütün uğrattığı mutasyonlarla birlikte kemikleri gelişir, kasları değişime uğrar ve nihayetinde saldırgan bir ruh haline sahip greater mutant ortaya çıkar. Değişimin hayli acılı olduğu notlar arasında belirtilmiş, fakat bunu belirtmek için çizerlerin canavarın sağından solundan çıkmış kemiklere dikkat çektiğini de söylemek lazım.
Dagon
Murky Waters köyünün yakınlarında ünü kıtaya yayılmış bir yaratığın yattığı söylenir. Bu yaratık Dagon'dur ve yattığı yerden ortalığı kasıp kavuracak bir anı bekler. O an ki gökyüzünde yıldızların konumuna göre belirlenecektir. Dagon, epey mitik bir karakterdir ve yapımcılar bu karakterin Lovecraft'ın evreninden alınma olduğunu ilk elden belirtmişlerdir. Aynı zamanda su tanrısı olarak Fenikelilerce tapılıyordu ve Filistin inanışlarında yarı balık yarı insan suretinde böyle bir tanrı karakter de mevcuttu.

Witcherdaysa küçük bir su altı şehrini yöneten hükümdardır kendileri. Vodyanoylar ve bataklık sakinlerinden oluşan küçük bir grup ona tapınmakta beis görmez. Başını çevreleyen bir boynuza sahiptir, vücudundaysa süslemeler bulunur. Ortaya çıktığında etrafı sislerin kaplayacağı ve önüne kim gelirse canından olacağı belirtilmiştir. Dünyanın sonuna getireceğine inanılan bu yaratığı bütün unlara rağmen ilahilerle çağırmaya çalışan gruplar mevcuttur. Dagon kolay kolay tek başına gezmez, emsali leşenler gibi çevresinde kendisi adına savaşacak bir grup vardır. Bu grubu oluşturanlar vodyanoydur ve onlara da dagon worshipper yahut Türkçeleştirirsek Dagonperestler denir. Dagonperestler bir kukla gibi dagon tarafından kullanılırlar.
Dev Kırkayaklar
Daha önceden adını andığımız, kitapta geçen viy benzeri bu yaratıklar karşımıza çıktığında insanı hasta edecek hareketler sergilerler, bu yüzden ben onları pek sevmem. Dev kırkayaklar dünyanın dört bir tarafında yaşasalar da özellikle Toussaint topraklarında sıkça karşılaşılabilen, büyük böceğimsi yaratıklardır. Dev kırkayaklar genelde şayelmarlarla yaşarlar, bu sebeple aralarında bir tür ortak yaşam döngüsü vardır. Bu döngüde kırkayaklar, şayelmar gübrelerini yiyen küçük canlılarla beslenirler.

Sert kitin zırh, devasa kırkayağın neredeyse tüm vücudunu kaplar. Bu kabuğun altından ise sıralar boyunca uzanan çengelsi etli uzuvlar çıkar. Dev kırkayaklar inanılmaz bir hızla yer altına gömülüp birdenbire başka bir yerde belirebilirler. Kırkayaklar kendilerine bir hedef belirlediklerinde, ona darbe indirecek kadar yaklaşmak için büyük bir kararlılıkla hedeflerinin etrafını sararlar. Önceliki olarak güçlü alt çeneleri ile saldırırlar ancak asit fışkırtmalarını sağlayan salgı bezleri de vardır.
Troller
Troller genel olarak boyları uzun, iri yapılı ve insansı yaratıklardır. Diğer yaratıkların aksine zeka düzeyleri gelişmiştir ve insanlarla irtibat kurup onlarla anlaşabilirler. Troller genel olarak insanlardan uzak, ormanlık alanlarda yaşarlar. Ama bazı durumlarda Trollerin şehirlere veya köylere indikleri de görülmüştür. Şehir veya köy yakınlarına inan Troller insanlara çok nadir saldırırlar. Troller diğer yaratıklardan zeki oldukları için el becerileri gelişmiştir. Çoğu Trollü bir köprü yaparken veya yaptığı köprüyü korurken görmek mümkündür. Tabiki de yaptıkları köprülerden insanları bedavaya geçirmezler. Köprüden geçmek isteyen insan Trolle mutlaka bir şey ödemek zorundadır.

Bu çoğunlukla et veya yiyecek olur. Köy ve şehir yetkilileri Trollerin köprü yapmalarına ve köprüden geçiş ücreti almalarına laf etmezler çünkü Ceplerinden para çıkmadan bedavaya bir köprü yaptırmış olurlar. Köprü yapım maliyeti 10 ise Troller bunu aldıkları ödenekler ile en fazla 4 5 e düşürürler. Bu yaratıklar yemeklerini yapacakları zaman onları pişirerek yerler.

Leşçiller gibi veya diğer yaratıklar gibi çiğ çiğ buldukları her şeyi yemezler. Kimi zaman insan eti yedikleri de olmuştur. Trollerin öldürdükleri insanlar genellikle Trollerin özel alanlarını istila eden veya onları rahatsız eden insanlardır. Eğer bir Troll bulunduğu bölgede insanlara çok fazla zarar veriyorsa bir Witcher kiralanıp o Troll öldürttürülür. Troller adamdır, trolleri sevin.
Succubus – Incubus
Bu insansıların dişisine succubus, erkeğine incubus denir. Şeytani yaratıklardır ve şeytan lakabı üzerine yapışmış olan succubuslar vardır. Dişisi de erkeği de inanılmaz çekicidir. Kurbanın önce rüyasında görünür, ardından gerçek hayatta karşısına çıkar ve etkilenen kurban artık succubusun esiridir. Succubus, direkt şiddet ögeleri göstermez. Kopuk bacaklar, parçalanmış bedenlerle işi yoktur bu yaratığın, kurbanının enerjisini yavaş yavaş kendi yaşam enerjisine katar ve en nihayetinde kurban o kadar bitkin düşer ki artık kolunu kıpırdatacak hali kalmaz.

Succubuslar öldürmeye karşı bir istek duymazlar, onların yegane ve yegane istekleri şehvettir. İsteklerinin karşılığıysa çoğunlukla gelir. Bir insanın succubusu reddetmesi sık rastlanır şey değildir, fakat succubusun bitmek tükenmek bilmeyen şehveti nadiren de olsa kurbanını ölüme sürükleyebilir.

Succubuslar insan yerleşiminin olduğu her yerde görülebilir. Genellikle geceleri dolaşmayı severler ve buldukları her insan onlar için bir şehvet nesnesi olabilir. Her insan derken, gerçekten her insandan bahsediyorum. Yaşlılar, gençler, kadınlar, erkekler, çirkinler, güzeller, aklınıza ne tür insan geliyorsa. Hatta bazı succubuslar bir oyun olarak gördükleri için şehvete karşı yemin etmiş din adamlarını baştan çıkarmaya çalışırlar.
Unicorn
Alınlarının ortasına spiral biçiminde uzanan büyükçe bir boynuza sahip atlara benzerler. Telepati yetenekleri vardır ve bunu hem kendi aralarında hem de diğer ırklarla iletişim için kullanırlar. Bu özellikleriyle ejderhaları andırırlar. Unicorn boynuzları zehirleri tespit edebildiği gibi neredeyse bütün zehirler için antidot özellikler gösterir, ayrıca yaşlandıkça renk değiştirirler.

Sürülere bölünmüş halde yaşayan unicornlar yaşlılar konseyi tarafından yönetilir ve organize edilirler. Unicornlar onaylama yahut reddetme, olumsuzlama gibi basit iletişim kurma metodlarıyla anlaşma eğilimindedirler ve daha az gelişmiş ırklar için yaratıklar, varlıklar adını kullanırlar. Witcher evreninde gücü kullananların baş düşmanı unicornlardır. Ortada bir kader varsa unicornlar bunu anlarlar ve kaderin gerçekleşmesi için canlılara yardım ederler. Bunun birçok örneğine Witcher tarihinde rastlayabilirsiniz.

Unicornlar dünyalar arasındaki kapıları zorlayan elfleri sevmezler, paralel gerçeklikler arasında ve zaman içinde hareket edebilirler. Günümüz tanımıyla dördüncü ve beşinci boyutları kullanabilirler demek oluyor bu. Genellikle iyi kalpli insanlara görünmeyi tercih eden unicornların sadece bakireler tarafından yakalanacağı ise bir mitten öteye gitmez. Kötülüğe karşı bir mücadeleyi kendilerine rol belirlemiş unicornlar kötülükten kaçınmayı da epey iyi bilirler.
Vranlar
Vranlar ırk olarak epey uzun boyludurlar. Gözleri yüzlerinin yarısını kaplar ve yakut kırmızısı renge sahiptir. Tamamen karanlık bir ortamda dahi görüşe sahip olabilirler, fakat bu görüş daha çok ısıl bir görüştür. Vranların dişleri bir silah olarak kullanılabilecek kadar zehirlidir, hatta silahlarının keskin kısımlarına bu zehirleri damlatarak zehirli hale getirdikleri de olur. Bir dişi vranı erkeğinden ayırt etmek zor olsa da dişilerin sesleri erkeklerden biraz farklıdır ve boyları erkeklere oranla hafif kısadır.

Vranlar insansılar olarak bilinirler, hatta kültürlerin birçoğunda vranlar için kertenkele adamlar lakabı takılmıştır, fakat bütün bunlara rağmen anatomik yapıları insansılardan hayli farklıdır. Vranlar soğuk kanlıdır ve yıllarını insansıların anatomisine vermiş doktorlar dahi vranlar üzerinde çalışabilmek için vran anatomisini ayrıca okumalı, öğrenmelidir. Bilinenlere göre ortalama bir vranla insanın ömrü neredeyse aynıdır. Tipik vranların yanı sıra, daha küçük gözlere, çok daha korkutucu duruşlara ve büyük kuyruklara sahip vran savaşçısı adında bir alt türden de bahsedilebilir.

Vranlar epey zeki yaratıklardı ve sıkı bir medeniyetleri vardı. İsmi zikredilmemiş, kendilerine ait bir dille konuşmalarının yanı sıra ortak lisana da hakim oldukları söylenir. Duyguları gelişmemiştir ve empatiden hayli yoksundurlar. Büyü yapma konusunda becerikli değillerdir, fakat yaşadıkları yıllar içinde büyülü varlıkları Witcher evreninin gücü kaos ile birlikte kontrol edebilmeyi öğrenmişlerdir. Vranlar koyu yeşil tonlara sahip pelerinler giymeyi tercih ederler ve bu pelerinlere güneş temalı mücevherlerler eşlik eder. Savaşta bir kılıç yahut kısa saplı, kalın uca sahip mızraklar kullanırlar.

Uygarlıklarının zirvesinde vranlar devasa kuleler, duvarlar ve anfi tiyatrolar inşa etmişler, özenle planlanmış mimari planları uygulayıp şehirler yaratmışlardır. Bu şehirlerin süslemelerinde genelde yeşil yahut metalik renge önem vermişlerdir. Witcher dünyasında bu kertenkele adamlardan kalanlar Loc Muine'dedir. Ejderhalar gibi hazine peşinde koşmayı ve elde etmeyi seven vranlar hazineleri koruması için büyülü nöbeçiler kullanıyorlardı. Hazineye ulaşmayı planlayan kişi mutlaka vranlar tarafından koyulmuş şifreyi söylemeliydi.

Vranların tarihine gelecek olursak epey şaibeli durum söz konusudur. Vranlar Mavi Dağlar'ın doğusunu ana vatan olarak belirlemişler ve orada yaşamışlardır, fakat yıllar içinde medeniyetleri hem insanlar hem de elfler tarafından epey kıyıma uğramış ve neredeyse yok olmuşlardır.

Elf kaynaklarında yazana göre insanlar kıtaya geldiklerinde bulaşıcı hastalıkları da birlikte getirmişlerdi ve tesadüf o ki o yıl Loc Muinne'de kış felaket sert geçmiş, yemek bulamayan ve soğukla baş edemeyen vranlar insanların yaşadıkları bölgelere inip hiç tanımadıkları bu ırkla karşılaşmıştı. Vranların bu karşılaşmasıyla birlikte bulaşıcı hastalık yayılmaya başlamış, ardından Loc Muinne ve çevresindeki tüm vranları yok etmişti. Elflerin bu kaynaklarının tamamen yalan olduğu sonradan açığa çıkacaktı, zaten sonraları bulunan vran iskeletlerinde elf silahları tarafından açılan yara izlerini görmek de mümkündü.

Bütün gerçeği açığa çıkaracak olansa büyücü Dearhenna'ydı. Bu büyücü vranların sonunu bir bakterinin getirdiğini biliyordu, fakat yaptığı araştırmalar sonucu bunun insanlarda hiçbir izine rastlamamıştı ve araştırmaya başladı. Elde ettiği sonuçlar bu bakterinin kesinlikle doğal yollarla bulaşan tipten bir bakteri olmadığı yönündeydi. Muhakkak bir büyüyle yahut bir mutasyonla yaratılmış olmalıydı. Büyücü bu buluşunun ardından şehrin belgelerini tek tek incelemeye başladı ve aradığı bilgiye götürecek ipucunu buldu. Goeveth adında biri tarafından yazılan notta sürüngen atıfı vardı ve bir yer tarifi verilmişti.

Büyücü derhal Goeveth'in tarif ettiği yere gitti ve karşılaştığı manzara hiç de hoş değildi. Her yer vranlara ait iskeletlerle doluydu. Kafeslerin çevresinde yer alan notlarda bakterinin nasıl mutasyona uğratıldığı yazılıydı. Büyücü mutasyonu tekrar canlandırmak ve ne işe yaradığını çözmek amacıyla notlarda yazanları uyguladığında üreme organını çürüten yapıdaki bu bakteriyi de keşfetmiş oldu. Bakteri o dönemde yaşayan vranların ve aşısız elflerin üreme organlarını çürüterek soykırıma neden olmuştu.

Büyücü buluşundan sonra elflerin gazabından korktuğu için Zerikanya'ya kaçtı, fakat bir soykırımı çoktan ortaya çıkarmıştı. Vranların soyunu tehlikeye sokan ve bitiren sadece elfler değildi elbette. Kendisi de dahil her şeye düşman olan kuzeyliler defalarca bu ırkı katliamlara sürüklemiştir ve vranlar hayatları boyunca oradan oraya sürüklenip durmuşlardır. En son karşılaştığımız yaşayan üyelerden biriyse meşhur Blaviken olayında, bölgede bulunan Dziega'dır.
Golem
Golemler büyüyle hayat verilmiş beyinsiz varlıklardır. Sorgulamadan yaratıcılarının emirlerine uyarlar. Sınırsız güçleri, acıya karşı olağanüstü dayanıklılıkları, sonsuz sabırları ve besine ihtiyaç duymamaları onları mükemmel birer uşak ya da muhafız yapar. Bir kez kızdırıldıklarında düşmanlarını ezmeden ya da kendileri toza toprağa dönüşmeden savaşmaktan yorulmazlar. Sert gövdeleri sebebiyle aldığı çoğu darbelere karşı oldukça dayanıklıdır. Golemler karşısındakine güçlü bir sert darbeyle onları sersemletir ya da yere serer. Golemlerin zayıf yönü olarak sayabileceklerimiz: Dimerityum bombası ve Elementa yağıdır.
Kayran
Kayranlar kimileri tarafından büyü ile yaratıldığına inanılan canlılardır. Bu yaratık türünün ilk ve son örneğini Witcher 2 nin başlarında görüyoruz. Kayranlar görünüş olarak devasa bir ahtapotu andırırlar ama ahtopotlardan çok farklıdır. Kol sayıları 6 ila 10 arasında değişiklik gösterir. Kafaları kocamandır ve kafalarının altında sayamayacağmız kadar keskin dişler bulunan bir ağız vardır. Kayranlar genel olarak Dere, göl ve akarsu çevrelerinde yaşarlar.

Ama yaşadıkları bölgenin çevresinde mutlaka orman bulunması gerekir. Keskin dişleri ve devasa uzun kollarının yanı sıra kayranların her canlıyı öldürebilecek bir zehri vardır. Bu zehir hem doğaya hem de insanlara karşı oldukça güçlü ve zarar veren bir zehirdir. Öyle ki Geralt bir Witcher olmasına rağmen kayranla savaşmadan önce onun zehrine karşı bağışıklık kazandıracak bir iksir içmiştir.
Endrega
Koloniler halinde gezinen böceksi yaratıklardır. Genelde ormanda yaşayan bu yaratıklar savaşçı endrega ve işçi endrega şeklinde görülürler. Savaşçı endregalar, kolonide bulunan daha büyük ve daha güçlü endrega türüdür. Genelde kolonide bir tane savaşçı endrega bulunur. Bu sınıf yalnızca yaşar ve koloninin sınırlarını savunurken ya da yeni bir bölge işgal ederken buna sıkça imkan bulur. İşçi endregalar, en kalabalık ve en çok karşılaşılan endrega sınıfıdır. Kolonideki görevleri yuva ve koza yapmak, yiyecek toplamak ve yumurtalara göz kulak olmaktır.

Tehdit altında olduklarında savaşçıları yardıma çağırırlar. Sarıasma kuşu, endrega zehrine karşı kullanmamız gereken etkili bir iksirdir. Ayrıca böceksi yağı kullanmak da etkili bir yöntemdir.
Grifin
Grifinler bir aslanın vücuduna, bacaklarına, kuyruğuna, bir kartalın başı, kanatları ve pençelerine sahip melez bir canavardır. En belirgin özellikleri avları ile oynaması, onları canlı canlı yemesidir. İki çeşit grifin türü vardır. Kral Grifin ve Şahgrifin. Şahgrifinler Kral Grifinlere ek olarak zehirlidir. Fakat genellikle karşılaşılan tür Kral Grifindir.

Grifinler yuvalarını yüksek ve yerleşim yerlerinden uzak yerlere yapar, rahatsız edilmedikçe yuva bellediği alandan dışarı çıkmazlar. Keçi, koyun, inek vb hayvanlar ile beslenirler. Agresif canavarlardır. Avlarına ve rakiplerine havadan saldırır. Keskin pençeleri ile yere serer.

Grifinler ile savaşırken melez yağı kullanılabilir. Hava saldırısına karşı Aard iş görür. Grifin yerde iken şarapnel bombası işinizi kolaylaştırır.
Golyat
Golyat ilk bakışta zekası kıt, vahşi bir yaratık gibi görünse de, basit araç gereçleri kullanabilir ve kocaman ellerine aldığı herhangi bir materyal, anında güçlü bir silaha dönüşür. Efsaneye göre Golyat, bir zamanlar yeminli bir şövalyeydi ancak yeminini bozduğu için Gölün Hanımı tarafından cezalandırıldı. Birden deve dönüşen şövalye, dağlara kaçtı ve yalnızca açlık bastırdığı zaman karnını doyurmak için insanların yaşadığı düzlüklere indi. Efsanenin doğruluğu tartışılır olsa da, bu tehlikeli devin koyun çoban ayırt etmeden önüne geleni yediği su götürmez bir gerçektir. Golyat’ın güçlü ve ezici darbelerinden kaçınmak için bir Witcher’ın Quen kullanması akıllıca olacaktır. Ayrıca Ogroid sınıfında olan bu devasa yaratık için Ogroid yağı kullanmak da doğru bir tercih olacaktır.
Basilisk
Sanılanın aksine Basiliskler herhangi bir şeyi taşa çevirmezler. Genellikle zehirlerini ve keskin pençelerini kullanır. Basiliskler mağaralar gibi karanlık ve nemli yerleri seçerler. Sabırlı bir şekilde avlarını beklerler. Ardından hızlı bir saldırı ile yere sereler.

Basilisklere karşı en etkili çözüm sarıasmakuşu iksiridir. Zehrini ortadan kaldırır. Yerde iken danseden yıldız ve şarapnel işe yarar. Ateşe karşı zayıf olduğu için igni kesinlikle kullanılmalı.
Kurbağa Prens
Kurbağa Prens aslında tek bir yaratığa verilmiş özel bir isimdir. Witcher’ın 3. Oyunundaki bu yaratığı anlatmak için önce onun hikayesini anlatmamız gerekiyor. Kurbağa Prens denilen yaratık eskiden bir Prensti. Hem de Ofier ülkesinin Prensi. Bu Prens Iris isminde bir kadına aşık olmuştu ve onunla evlenmek istiyordu. Prens ile Irisin arasında görüşmeler yapılmış ve evlenme konuları konuşulmuştu. Ama Iris ile evlenmek isteyen başka birisi de vardı. Olgierd von Everec. Olgierd Iris’i kafasına taktığı için onunla evlenmek için her yola başvuracak birisiydi.

Olgierd başka alemlerden gelen ve insanların isteklerini anlaşmalar ile yerine getiren bir varlık ile tanıştı. Bu varlığın adı Gaunter’dı. Olgierd Gaunter’dan Prensi bir kurbağaya çevirmesini istedi. Gaunter bu isteği yerine getirdi. Aradan geçen uzunca bir sürenin ardından Olgierd yaptığından pişman oldu ve Kurbağaya Dönüştürdüğü Prens’i öldürtmeye karar verdi. Bu Kontratı Geralt üstlenmişti. Geralt zorlu ve çetin geçen bir savaşın ardından Kurbağa Prensin hayatına son verdi.
Sirenler
Sirenler bacakları yerine uzun gümüş kaplı kuyrukları olmasına rağmen, cezbedici kadın gibi gözükebilirler. Bu cezbedici kadın halleri ile kendilerine çektikleri denizciler, sirenlerin yakınlarına geldiklerinde sivri dişler ve keskin kuyruklar ile karşılaşırlar.

Birde ekidnalar vardır. Sirenlerin daha büyük, daha hızlı ve daha güçlü olanıdır.
Sirenler havada efektifken karada bir hayli savunmasızdır. Özellikle igniye karşı zayıftırlar. Daha fazla hasar için melez yağı kullanılabilir.
Bekçi
Bekçi farklı bir alemden gelme bir hilkat garibesidir. Amacı von Everec malikanesini yabancılardan korumaktır. Öldürdüğü yabancıları gömmeyi unutmaz, bahçedeki çiçekleri sular. Çitlerin ve duvarların bakımını yapar.

Bekçi’ye yapılan her saldırı onu daha da güçlendirir. Ancak küreği yere saplandığı zaman hasar alabilir duruma geçer. Fakat mezardaki kişilerin ruhunu çağırıp sindirerek kendini iyileştirebilir.

Bekçi’nin saldırıları yavaş ve etki alanı küçüktür. Saldırıya geçtiği anda kendisinden uzak durmalısınız. Ancak üzerinize doğru atlayıp küreğini yere sapladığı zaman saldırmalısınız. Canını yenilemek için ruh çağırdığında ruhlara Aard atarak uzaklaştırabilirsiniz. Fakat Aard kullanamadığınız durumlarda ruhlara kılıcınızla müdahele etmek zorundasınız.
Zebani
Zebaniler, kafalarında boynuz bulunan ve ağzı dişlerle dolu, yürüyen birer kas yığınlarıdır. Daha nadir olan kuzenleri Çorlar gibi sık ormanlarda, bataklıklarda ve sazlıklarda yaşarlar. Mümkün olduğunda insanlardan uzak dururlar ama bu mümkün değilse de onları öldürürler ve bunu yaparken de pek zorlanmazlar. Zebanilere çok benzer olan Çorlar, Zebanilere göre daha küçük yaratıklardır.

Fakat küçük boylarının tehlike arz etmediğini düşünen Witcherlar vahim bir yanılgıya düşerler ve bu yanılgı kariyerlerinin hatta hayatlarının sonunu getirebilecek türden bir yanılgı olur. Direngen türünde olan bu canavarlar için direngen yağı kullanmak Witcherların işlerini kolaylaştıracaktır.
Gul ve Algul
Ölü yiyen bu yaratıklar bir anlamda insanları andırırlar lakin dikkatli bakıldığı zaman, insanı insan yapan her şeyin tam zıttıdırlar. İnsan gibi kolları olsa da hayvanlar gibi dört ayak üstünde hareket ederler. Yüzleri insan yüzüne ürkütücü derecede benzese de bu yüzde bir duygu, mantık, hatta bilinç parıltısı aramak imkansızdır. Tek bir iç güdüyle haraket ederler.

O da insan etine olan açlığıdır. Algullar, Gullardan boyut, güç, renk ve en belirgin olarak da zeka bakımından ayrılırlar. Ayırt edici diğer özellikleri de dikenleridir. Bu özellikleri Gullara nazaran onları daha tehlikeli yapar. Nekrofagi türünde olan bu yaratıklar için Nekrofagi yağı kullanmak mantıklı bir seçim olacaktır. Ayrıca Algulların dikenlerinden sakınmak için Axii büyüsünü kullanmak doğru bir tercih olacaktır.
Kambur Batağı Kocakarıları
Witcher evreni dünyası insanlardan, büyücülerden ve yaratıklardan daha farklı ve daha yaşlı canlılara da ev sahipliği yapar. Kambur Batağı Kocakarıları da böyle yaratıklardandır. Hiç kimse gerçek adlarını veya böyle yaratıkların nerden doğdunu, nerden geldiğini bilmez.

Halk üç kızkardeşe, Dokuyucu, Demleyici ve Fısıltıcı adlarını vermiştir ve bu üçlüyü ''Ormanın Hanımları'' olarak adlandırmışlardır. Velen'de Baronların veya hükümdarların sözü bir yere kadar geçer. Velen'in asıl hükümdarları Ormanın Hanımlarıdır.

Ormanın hanımları Velen'de kendilerinin olan ormanlarda konuşulan her şeyi işitip duyarlar. Yer yer insanlara yardım edip, bereket getirirler. Tabi ki hiç bir iyilik karşılıksız yapılmaz onlar için. Ormanın Hanımları insanların isteklerine karşılık onlardan çocuklarını isterler. Bu çocuklar Ormanın Hanımlarına gittiğinde çocukların bir daha açlık çekmediği,ve gelecekte iyi bir hayat sürdüğüne inanılır. Gönderilen çocuklar asla bir daha geri dönmezler.

Kambur Batağın'daki çocuklara Ormanın Hanımlarının yeminli hizmetkarları bakar. Ormanın Hanımları bu çocukları onlara güzel bir hayat sürdürmek veya geleceklerini parlak yapmak için istemez. Ormanın Hanımları ölümsüzlük için her yola başvururlar. Ormanın Hanımlarına getirilen küçük çocuklar aslında Ormanın Hanımlarının midesi için getirilir. Evet Ormanın Hanımları kendilerine getirilen çocuklara bir süre baktıktan sonra onları acımasızca yerler.

Ormanın hanımları Sahirler, Sahireler veya büyücüler gibi normal büyüler kullanmazlar. Onların yaptığı sihri ve büyüyü açıklığa kavuşturmak çok ama çok zordur. Normalinkinden farklı ve çok daha güçlü büyüler kullanırlar. Ormanın Hanımlarının Su ve Topraktan güç aldığına inanılır.

Ormanın hanımları insanlarla anlaşma yaparlar. Bu anlaşma karşılığında insan, Ormanın hanımlarına bir süre hizmet eder, Ormanın Hanımları da insanın isteğini yerine getirirdi. Tabi ki Ormanın Hanımlarına Hizmet etmek sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Hafızanızı kaybedip, sıfırdan bir hayata başlıyormuşsunuz gibi olursunuz.Ama aslında Ormanın Hanımlarının Köleliğini kabul edersiniz. Bu anlaşmalar kimi zaman Tam olarak anlaşmanın gerektiği gibi sonlansa da kimi zaman Ormanın Hanımlarının hizmetine girenlerin ölmesiyle de sonuçlanabilir.

Ormanın Hanımları belirli yıllarda festivaller düzenlerler. Kadim Meşe ismini verdikleri ağacın altında bu etkinlikler düzenlenir. Bu etkinliklere ve şölenlere yöre halkı da katılır. Halkın katılma sebebi Ormanın Hanımlarına teşekkürlerini sunmaktır ve belki bir ihtimal de olsa ormanın hanımlarını görme umududur.
Bergamanlar
Bergamanlar kimileri tarafından başka bir Drakonid Türü olan Ejderanlar veya çatalkuyruklarla karıştırılıyor olsa da bergamanlar kendi türü içerisindeki en farklı özelliklere sahip yaratıkdır. Ejderanlar veya çatalkuyruklar rakiplerini acımasızca yerlerken Bergamanlar rakiplerini önce yakıp sonra yerler. Bergamanlar tıpkı ejderhalar gibi ağızlarından ateş çıkartabilirler ama asla bir ejderha kadar güçlü olamazlar. Boyutları, kanat genişlikleri ve güçleri göz önüne alındığında bir ejderha güçlü olmasa da ejderhalar kadar tehlikeli olabilirler. Kimi zaman ejderha avcılarına bergamanları öldürmeleri için yüklü miktarda para teklif ederler. Ama para ölü bir insanın işine yarayacak bir şey olmadığı için bu teklfileri redderler.
Haym
Canavarlar en çok masumları kurban olarak seçerler: geç tüccarlar, umursamaz çocuklar ve yanlış yere bırakılmış meraktan karanlık ormanlık alanlarda dolaşan gezginler. Bununla birlikte, yukarıdakilerin hiçbiri hymlardan korkmaya ihtiyaç duymaz. Hym'lar, sadece, ağza alınmayacak bir suç işlemiş olan, özellikle aşağılık bireylere tutunuyor. Diğerleri için tamamen görünmez kalırlar. İşkence ettikleri kişiye kendilerini gösterdiklerinde, uzun, keskin pençeleri olan uzun, gölgeli, insansı bir siluet olarak görünürler.

Yine de hym'lar bu pençeleri kurbanlarına batırmazlar. Bunun yerine, acı çektirerek güçlerini doğrudan tüketirler. Sadece kurbanın duyduğu bir sesle konuşmak, onu şiddet, saldırganlık ve kendine zarar verme eylemleri yapmaya itiyor. Bir Hym, suçlu bir kişinin en kötü korkularını ele geçirecek ve onlardan çirkin rüyalar örerek, zavallı ruhu deliliğe sürükleyecektir.

Bir hymla eziyet edenler, her zamankinden daha sık, inanılmaz gerçekçi kabuslarla eziyet gördükleri için dinlendirici bir uykuya sahip olamazlar. Zaman zaman kurban son derece gergin olur, görünmez fantomlara ricada bulunur veya tehditler savurur veya işkencesini sona erdireceği umuduyla suçunu yüksek sesle itiraf eder. Bununla birlikte, bu hareket herhangi bir rahatlama getirmez, çünkü hym, kurbanının aklını tamamen karıştırana veya onu intihara sürükleyene kadar terk etmeyecektir.

Cin
Bir cin, güçlü bir hava ruhudur, bu elementin bilinç ve karaktere sahip olan gücünün yoğunlaşmasıdır - ikincisi genellikle iğrençtir. Efsaneye göre cinler, gönülsüzce yapsalar da, en zor dilekleri bile yerine getirebilirler.

Alışılmadık derecede güçlü büyücüler bu varlıkları yakalayabilir ve evcilleştirebilir. Büyücü daha sonra enerjisini geleneksel kaynaklardan Güç çağırmak zorunda kalmadan büyü yapmak için kullanabilir. Ancak, cinlerin inatçı bir kararlılıkla böyle bir kaderden kaçınmak için savaştığı için bu başarıyı yalnızca seyrek bir avuç başardı. Bir cin hapsedip onu kendi isteğine göre bükmek için önce onu zayıflatmak gerekir - ve bu kolay bir başarı değildir.

Bir cinle savaşmak olağanüstü derecede zordur. Büyüleri, en başarılı insan büyücülerin uzun süre hazırlanmadan asla yapamayacakları büyüleri bir anda atabilirler. Dahası, hava unsurunu manipüle ederek güçlü fırtınalar, kasırgalar ve fırtınalar yaratabilirler. Neyse ki, sihirli varlıklar olarak gümüşe karşı savunmasızlar.
Kurt Adam
Kurt adamlar, içinde hem erkek hem de kurt bulunan yaratıklardır. Canavar biçimindeyken, her birinin en kötü özelliklerini alırlar: kurdun öldürme dürtüsü ve çiğ et için açlık ve adamın acımasız ve hesaplayıcı zekası. Bir kurtadamın durumu bir lanetle ortaya çıkar ve dönüşümler onun bilinçli kontrolü dışında gerçekleşir. İnsan formuna döndüğünde, yaptıklarına dair hiçbir hatırası yoktur - aksi takdirde kesinlikle çıldırır ve kendi canına kıyardı.

Kurt adamlar, özellikle ay dolu olduğunda geceleri aktiftir. Tek başlarına avlansalar da tehdit edildiklerinde onlara yardım etmeleri için kurtları çağırırlar. Kurt adamlar nadiren kaçma ihtiyacı hissederler, çünkü çok az düşman onlara karşı büyük bir mücadele verir. Jilet kadar keskin pençeleriyle şimşek kadar hızlı vururlar ve alınan her türlü hasarı sadece birkaç dakika içinde yeniler. Kurt adamlarla savaşırken bir witcher, lanetli kişilere zararlı yağla kaplı bir bıçak kullanmalı ve elinde büyük miktarda Şeytan püftopu bulundurmalıdır.

Bir kurtadamın laneti bazen kaldırılabilir, ancak bunu yapmanın evrensel, kesin bir yöntemi yoktur. Böyle bir görevi üstlenmek isteyen bir witcher, orada kendisini büyük bir sabırla ve sağlam bir zırhla donatmalıdır.
Gargoyl
Gargoyllar son derece tehlikeli rekiplerdir.Granit veya mermerden yapılmışlardır, muazzam miktarda hasara dayanabilirler ve olağanüstü güç sergileyebilirler. Kaya gibi yumruklarından atılan bir darbe, ağır zırhlı bir adamı bile rahatlıkla ezecebilecek güçtedir. Sert kaya vücutları sayesinde aard işareti onlara hiçbir etki etmez.Taştan yapılmış varlıklar olarak, ateşten acı hissetmezler, yani Igni işareti, kanamaya veya zehirlenmeye neden olan silahlar gibi, onlara karşı değersizdir. Zayıf yönleri ise gümüş ve dimerityumdur.
Draug
Draug, doğrudan kahramanların ve epik eylemlerin eski efsanelerinden gelen efsanevi bir yaratıktır. Kahraman, sevgilisini kurtarmak için yanan cehenneme girdiğinde ya da babasının intikamını almak zorunda kaldığında, draug genellikle rakibi olur. Şairler neden bu canavarı baş düşman olarak göstermeye bu kadar hevesliler? Draug bir hayalettir, bu yüzden ötesinden bir lanet veya intikam içeren her karanlık hikayeye uyar. Gerçekte neye benzediğini bilmiyoruz, Dahası, güçlü bir yaratık, lanetlilerin prensidir, bu yüzden ideal bir kötü adamdır.

canavar asla kendi elleriyle bir şey yapmaya eğilmez. Bunun için uşakları vardır, her zaman hayaletler, intikamcılar veya diğer huzursuz ruhlar. Hayatta bir kral ya da komutan olan draug, karizmasını ölümüne korur ve ölümcül ruhlar her zaman onun emirlerine körü körüne itaat eder. Bu nedenle, hizmetkârların yok edilmesi gerekir. Ancak o zaman kişi draugın kendisiyle yüzleşebilir.

Draug, söylendiği gibi çeşitli şekillerde tanımlanabilir, ancak her zaman ölümcül bir düşmandır. Onun muazzam gücünü, acıya, korkusuzluğa ve kana susamışlığa karşı savunmasızlığını unutun. Geleneksel yöntemlerle bir draugu yenmek mümkün değildir. Her Hayalet'de olduğu gibi, ona bağlı bazı trajik olaylar vardır ve yaratığı yaşayanlar arasında kalmaya zorlar.

Hayalet'lerin lideri o kadar güçlü ki basit büyücülerle dalga geçiyor. Draug ile savaşmada kesin olan tek şeyin gümüş kılıç olduğu söylenmelidir.
Vahşi Av Tazıları
Vahşi av tazıları yollarına çıkan her canlıya düşünmeden saldırabilirler. Tazıların başlıca silahları dişleri ve pençeleridir.

Savaş taktikleri, rakiplerini parçalara ayırmadan önce yere düşürmeye dayanıyor.Ağır yaralı tazılar ölümcül güçlerine katkıda bulunan bir tür ekstra güce sahip olurlar.

Bu canavarlar aynı zamanda güçlerini, etraflarındaki zemini dondurmak ve keskin buzlar oluşturmak için de kullanırlar. Ak ayazdan doğan bu yaratıklar igni işaretine karşı zayıftırlar.

Tazıların buzlu doğası aynı zamanda aşırı soğuktan güç alabilecekleri anlamına gelir. Bu nedenle, kar fırtınası sırasında veya buzul bölgelerinde onlarla savaşırken özellikle dikkatli olunmalıdır.

Hortlak
Hortlaklar oldukça korkunç ve tehditkar gözükürler. Kışkırtılmadıkça saldırmazlar. Bu canavarlar genel olarak eski mezarlıklarda yaşarlar. Fakat yeni oluşturulmuş mezarlara da hayır demezler. Kendilerini tehlikede hissettikleri zaman ektoplazmik bir çözelti ortaya çıkarır ve bu çözelti anında Barghestlere dönüşür. Oluşturduğu Barghestler kendisine itaat eder ve etraftaki düşmanlara saldırır. Birde oldukça nadir bir tür olan Benekli Hortlaklar vardır.

Bu tür, mezarlara ek olarak terk edilmiş evlerde de yaşayabilirler. Fakat uzun zaman önce Witcherlar tarafından soyu tükenmiştir. Hortlaklarla savaşırken Axii ile Barghestleri çağırması engellenmeli. Daha fazla hasar için nekrofagi yağı kullanılmalı. Hortlakların zehre karşı bağışıklıkları vardır o yüzden zehir işe yaramaz.
Buz Devi
Bu güçlü, ilkel canavar, muhtemelen ırkının sonuncusudur. Buz gibi mavi ve bir ağaçtan daha uzundur. Akla yatkın gibi görünse de, bugüne kadar onunla iletişim kurma girişimlerinin tümü aynı şekilde sona erdi – hızlı ve acı verici bir ölümle.

Buz devleri Sirenleri kendi iradesine bağlayabilir. İnsan eti sever. Katlettiği kişilerin cesetlerinden yağmalanan eşyalardan yapılmış basit silahları kullanır.

Buz devleri ile savaşta Quen kullanımı çok önemlidir. Yaptığı ağır saldırılardan hiç hasar almamanızı sağlar ayrıca kılıca Ogroid yağı sürülerek verilen hasarı arttırabilirsiniz. Eğer saldırıları savuşturmak zor geliyorsa Yrden kullanılabilir.
Tepegöz
Tepegözler, devasa boyuttadırlar ve olağanüste güce sahiptirler, onlarla savaşırken şansınız çokta yüksek değildir. Darbelerini durdurmak neredeyse imkansız olduğu için sürekli kaçınmanız, ya da quen gibi koruyucu büyüler kullanmanız gerekir.Axii onların kısa bir süreliğine kafasını karıştırabilir ve iyileşmeniz için size zaman kazandırabilir.
10 comentarios
TONY MONTANA 23 MAY 2024 a las 13:20 
gördüğüm en iyi rehber
KaanPaşa 6 FEB 2023 a las 21:12 
Şu ana kadar gördüğüm en detaylı rehber. Yeni canavarlar öğrenmemi sağladı. Çok güzel olmuş ellerinize sağlık.
Hürgeneral 29 JUL 2022 a las 16:51 
Mentikorların olmaması üzdü
Hordert 5 DIC 2021 a las 1:32 
Spoiler uyarısı olsaydı keşke, sondan başlamışsınız ama beğendim :steamthis:
EMREI 31 MAR 2021 a las 8:47 
Anlamadığım canavarları anlamamı sağladın <3
BESAR ESAD 10 MAR 2021 a las 11:57 
Ellerinize, emeğinize sağlık.
gogov gogov kiskisa ak chamodi 7 MAR 2021 a las 13:25 
gerçekten harika bir rehber emeğinize sağlık mükemmel olmuş
haxball 6 MAR 2021 a las 9:22 
Güzel rehber,ellerinize sağlık.
Cirilla Fiona Elen Riannon  [autor] 6 MAR 2021 a las 9:15 
TŞK :HeartPix:
Meve Of Lyria 6 MAR 2021 a las 9:14 
herşey baştan sona kadar ayrıntılı olmuş, eline sağlık üstadım