The Elder Scrolls V: Skyrim

The Elder Scrolls V: Skyrim

53 ratings
Skaallar, Saka Türkleri mi ?
By Alp Er Tunga
Hayali bir Oyunda geçen kurgusal bir toplulukla ilgili Türklerden esinlenildiğine dair düşüncemi aktardığım bu konumuzda, aynı zamanda Yüksek Türk Kültürü ve Kadim Türk İnancıyla ilgili de değerli bilgiler ve kaynaklar aktarıyorum.
   
Award
Favorite
Favorited
Unfavorite
Ejderdoğan Ek paketine eklenen Skaallar, Saka Türkleri mi ?
Ejderdoğan Ek paketinin ana görevinde Skaallar diye bir toplulukla tanış oluyoruz. Skaallar kendilerini; Yüce Yaratıcının Evlatları olarak tanımlıyorlar, kadimden beri TEK TANRI'ya iman ediyorlar, Doğa'ya müthiş saygı gösterip kesecekleri odunları bile kurumuş ağaçlardan kesiyorlar. Onlara göre ölüm bir son değil, ölümden sonra iyi ruhlar biçim değiştirip durmadan akan bir yaşam nehrine (Mundus)'a giriyorlar. Aynı zamanda müthiş Misafirperverler, kendilerine çok güveniyorlar, her zor koşulu aşabilecek kudrette oldukları içinde şiddeti son çare olarak görüyorlar. Bu özellikleri bana Gök Tengri inancını sürdüren Saka Türklerini hatırlattı. Zira yıkanmayı bile yeni yeni öğrenen vahşi batılılar kendilerini koyun görüp isayı başlarına çoban dikerken ve kul / köle kültürüne sahip araplar kendi irmikten yaptığı putlara bile ilah deyip kendine sahip (afandi) ararken, Kadim Türk Irkı'nın Gök Tengri (Ulu Tanrı) İnancında, Türkler Tengri'nin Çocuklarıdır ve bu yüzden kendilerine TÜR:ÖK = Tanrı Türü derler. Buradaki ÖK kelimesi Yaratıcıyı karşılar, bu yüzden günümüz Türkçesinde bile Anası olmayana ÖK'süz denmiştir. Yine evliya anlamına gelen kelimede Türklerde ÖK'keş olarak tanımlanır. ("Keş" eki bağımlılık derecesinde bağlı anlamındadır. Bu ek Türk dilinde günümüzde bile, esrara bağımlı olanlara da Esrar'keş denilerek bağımlı olunan bir şeyi ifade etmek için aynı ekle kullanılmaktadır.) Günümüzde kötü anlam kazanan ÖK'üz ise, Tanrı'dan gelen elçiyi (yalvaçı - peygamberi) karşılar ki, Türklere gelen Peygamber olarak düşünülen Zülkârneyn = Oğuz HAN isminin aslıda OG-UZ > OK'uz > ÖK'üz'dür. Oğuz HAN'ın doğduktan sonra 1 kere anasında süt içmesi, 40 günlükken dile gelip konuşması, etler yiyip kımızlar içmesi de peygamberlik alâmeti olarak görülmektedir. Türklerin kendilerini Tengri'nin Çocukları olarak görmesi de, günümüzdeki gelişmiş zekayla bile zor kavranılabilecek derin bir anlam taşır. Zira bu çocukluk kavramı bir anne ve babadan doğan maddi bir çocukluk değildir. Daha kolay anlaşılması için Türk deyimlerinden yararlanırsak, biz çok ucuza çalışmayan bir araç alıp bu araca aylarımızı ve hatta yıllarımızı verip çalışır duruma getirip birde üstüne eşsiz özellikler eklediğimizi farz edelim. Birisi bu aracı görüp harcadığımız paranın 20 katını vereyim bu aracı bana sat dediğinde, biz bu aracı yapabilmek için o kadar çok emek verdim ki artık çocuğum gibi oldu. Bu yüzden onu paraya pula değişmem dediğimizde, burada anlatılmak istenen çocuk kavramıyla anlayabilirsiniz. Günümüzde bile zor anlaşılabilecek bu derin anlamı, geçmişte de yabancılar yanlış anlayarak, Türkleri Tanrı olarak gördüler ve Türklerle aralarındaki meseleleri de Tanrılarla aralarındaki meseleler olarak gördüler. Bkz: Adaleti bir ceza olarak gören batılıları, Tengri'nin adaletiyle cezalandıran Zeus, Dişi kurttan doğan ve romayı kuran çocukların babası AR-ES, Tahtında bile Bozkurtlarla resmedilen ve buraya arkadaşım Türklerle geldim diyen Odin vb.. tabi bu durum sadece batıda yaşanmadığı, Türk'ün gittiği her yerde aynı şekilde karşılandığı hatta Türk katunlarının bile Tanrı olarak anıldığı, Yaratıcının kızları denilen ve arapların en ünlü lat*menat*uzza adlı 3 putundan biri olan Menat'ın tersten TANEM olarak yazılmasından anlaşılabiliyor.

https://www.youtube.com/watch?v=blxpjSKQ29Q

Oyunda aktarılan tek hata, öte alemle iletişim kuran ve hastaları tedavi edip sağıltıcı görevinde bulunan kişilere oyunda şaman denmesi. Zira Türklerde şaman değil, KAM ve BAKSI vardır. Bu görevleri de KAM'lık olarak tanımlarlar. Kamlar Kadim ve Kutsal Türk Bilgisine sahip olduğundan, Türkler bilge kişiye Kam'dan türetilen, ilim sahibi anlamında Kam'il (Kutsal bilgi sahibi) demişlerdir. Oyunda Skaal'lara denk geldiğinizde, hemen Kaman'ın otağında (odası-evi)nde bulunan Yüce Yaratıcının Evlatları kitabını bulup okuyun.




Çünkü Yüce Yaratıcının Evlatları Kitabını okursanız ve kitabı bulduğunuz yerdeki köyün kamanıyla konuşursanız, Skaalların neye inandığını daha iyi anlarsınız.

Ayrıca Saka (Oyundaki ismiyle Skaal) Türklerinin kitapta yazdığı gibi ölen bir ruhun Yaratıcıya dönmesine inanması da, Türklerin Kadim GÖK TENGRİ (ULU TANRI) İnancının esaslarındandır. Türkler İslâm'a geçtiğinde de bunları taşıyıp Vahdet-i Vücud'u ortaya koymuş akılcı ve sorgulayıcı Maturidi-Yesevi Türk anlayışını getirmiştir. Türk Dünyasının büyük âlimi, İslâm'a Kadim Türk aydınlığını getiren kişi Hoca Ahmet Yesevi de taliplerine bu durumu büyük kesme şekerle anlatmıştır. Vahdeti vücudu soran kişiye, yumruk kadar büyük bir kesme şekeri (kelle şekerde denir) vurup toz haline getirdikten sonra bu tozla, ağaçlar - kurtlar - geyikler - kişiler - evler çizdirdikten sonra anlatacak başka bir şeyim yok demiştir. Kısaca Türk'ün Tengri'den gelip ona dönme ve onda bir olma (sevdikten gelip, sevdiğe dönme) anlayışı bu örnekteki gibidir. Hepsi Kesme şekerin tozundan meydana gelmiştir ancak, onların hiçbiri tek başına kesme şeker değildir.

Bazı yerlerde yapılan yorumlardan bu konuda bir cehalet sezdiğim için hatırlatmak isterim ki, Türklerin Kadim GÖK TENGRİ (ULU TANRI) İnancında, yer tanrısı veya gök tanrısı yoktur. TANRI TEKDİR ve bunu Orkun yazıtlarıda desteklemektedir. GÖK sözcüğü burada ululamak içindir, zira TENGRİ her yerde ve her şeyin içindedir ancak yerdeki ekmeği bile öpüp yukarı alan TÜRKLER, TENGRİ'yi yere kondurmadığından başına GÖK diyerek onu ululamaktadır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için, Dr. Günnur Yücekal Arpacı'nın GÖK TANRI İNANCININ BİLİNMEYENLERİ ile Namık Kemal Zeybek'in TÜRK'ÜN İNANCI TANRI kitabı okunmalıdır. Arama motoruna Aybek gazete TÜRK'ÜN İNANCI TANRI yazarakta, kitap hakkındaki söyleşiye erişebilirsiniz. http://aybekgazete.com/yazarlar/namik-kemal-zeybek/turk-un-inanci/1388/


Ejderdoğan'ın wiki sayfasında ise Saka (oyundaki adıyla Skaal) Türklerinin, oyunda Anu denilen ve Tanrı'nın yaratıcı sıfatını karşılayan bir isimden bahsedilmektedir. Her ne kadar oyun, Türklerin inancından esinlenilmiş ve biraz değişikler yaparak oyuna eklemiş olsalarda, bazılarına yabancı gelecek olan AN kelimesi de Tanrı'nın isimlerinden biridir. İslâm'da Allah'ın en az 99 isim ve sıfatları olması gibi Tanrı'nın da GÖK gibi ÖK gibi AN gibi isimleri ve sıfatları vardır. Bunlar Besmele çekerken Rahman-Rahim-Allah diyerek 3 hatta "olan adıyla" diyerek 4 farklı ilahı veya varlığı değil, Tek olan varlığın 4 farklı ismini ve sıfatını karşılaması gibi, oyunda ANu olarak AN'da, ÖK ile GÖK ile seslenilen aynı varlığı karşılar. Bu arada mısırlıların Güneş rabbi dedikleri amon-RA adlı firevunun simgesinin RA olduğunu çoğu TÜRK bilmesine rağmen, AN simgesininde GÖK TENGRİ'ye ait olduğunu, çocuk sahibi olan katunlara AN'a ismi = AN gibi Yaratıcı ve üretken olduğu için verildiğini pek azları bilir. Türklerin kendi ÖZ değerlerinden çok yabancıların değerlerini bilmesi gibi ters ve abuk durumu film / oyun sektöründe ve gündelik kullanımda batılılar kadar Türklerin kendi değerlerini aktarmaması hatamıza bağlıyorum ancak Türklerin önce yabancı değerlerden çok kendi ÖZ değerlerini bilmesi ve Türklüğün 4 Kutsal T'si (TENGRİ-TÜRK-TÖRE ve TURAN'dan) ayrılmaması gerekir.
Yabancı bir oyun içeriğinde bile, Türklerden etkilenilmesi doğaldır
Uzak batıda bir emerik oyun firmasının yaptığı kurgusal rol yapma oyununda bile Türklerden ve Türk kültüründen izlerin bulunabilmesi, Uygarlık tarihinin temeline baktığımızda anlaşılabilecek doğal bir şeydir. Zira Sanayi devrimiyle 200 yıl dingilizlerin dünyayı etkilemesi ve 50 yıldırda bu görevi abd devam ettirmesi gibi Sanayi devrimini kaçırana kadar (ki onun sebebini iyice anlaşılması için aşağıda açıkladım) Acuna hükmeden ULU TÜRK IRKI, gerek Uygarlık alanında olsun - gerek İnanç alanında olsun - gerekse Tarih alanında olsun, çağları bile birden çok açıp kapatacak kadar dünyanın ve uygarlıkların temelini etkilemiştir. Konusu TÜRK tarihiyle – kültürüyle – inancı ve söylenceleriyle ilgili olmasa bile böyle önemli bir Irktan etkilenip, oyuna-sanata-edebiyata ve seneryoya bir şekilde eserin yapısı gereği değişimlere uğratılarak eklenmesi hiçte garip bir durum olmadığından mümkün olabileceği ve bu yüzden de oyundaki hayali bir topluluk olan Skaalların aslının Saka Türklerinden esinlenmiş olabileceği hakkındaki çıkarımlarımı paylaşıyorum ki, oyunda yer alan YÜCE YARATICININ ÇOCUKLARI kitabı ile kitabın bulunduğu yerdeki kaman'ın söyledikleride bu çıkarımı doğrulamaktadır. Türklere düşen görev ise bu tür oyunları Yüksek Türk kültürü ve Uygarlığı temelinde kendimiz yaparak, Güneş gibi doğacak olan Türk'e ait değerleri birinci ağızdan kendimiz anlatmak olmalıdır. Batıya ait neredeyse her şeyin kullanılmasının yanında batılıların cadılı - goblinli hayali dünyasının bile tükendiği ve tüketildiği için yeni şeyler arayan Oyun dünyasının, Türk kültürüne ne kadar ihtiyaç duyduğunu Türk yapımı At ve Kılıç oyununun başarısı bize göstermektedir. Bu yüzden ana konu olarak neredeyse hiç işlenilmediğinden, el değmemiş bir hazine olarak duran Türk kültürünü - tarihini ve inancını oyunlara aktarıp, At ve Kılıç gibi hatta ondan daha iyi binlerce daha oyun çıkarıp, Türk bakışını oyunlarada getirmeliyiz.

https://www.youtube.com/watch?v=p8ORuqI8Mto

3000 yıl önce altını işleyip ondan elbise diken, yalnız yüksek bir matematikle yapılabilecek Turfan sulama kanallarını inşa edip tarımda devrim yapan, atı ehlileştirip demiri ve her türlü yer altı madeni işleyip teşkilatlanmayı bulan, harekete geçtiğinde kıtaları alt üst edip, çağ açıp çağ kapatarak Sanayi devrimine kadar Acuna hükmeden Türklerin, Sanayi devrimini nasıl kaçırıp bu hükümdarlık koltuğunu 200 yıl dingilizlere ve son 50 yıldırda abd'ye nasıl kaptırdığı konusuna gelirsek, Yavuz dönemini incelemeliyiz. Zira Yavuz halifeliği Türk yurduna sokmasıyla birlikte, binlerce mollalar ve dürrizadeler, TÜRK'ü akılcı ve sorgulayıcı Maturidi-Yesevi anlayışından koparıp, cahil arapın şekilci ve nakilci emevi-eşari zihniyetiyle Türkleri dönüştürmüştür. Yavuz'dan sonra gelen oğlu Süleyman (Batılıların muhteşem dediği padişah) döneminde Akıl ve Düşünce Türk eğitiminden çıkarılmış, Katip çelebinin Seyahetnamesinde dediği gibi Tanrı'nın gök yüzündeki ayetlerime bakmazmısınız emri, hayvanlar gibi göğe bakmak olarak algılanmış ve ilk emri OKU diyerek başlayan bir dinde bilimden teknikten uzak, şekle ve nakle tapan soytarılara zamanın en büyük alimi -şeyhi - mollası denmiş ve çöküş başlamıştır. Yavuzun bu bilmeden getirdiği zehirli yemişler, meyvelerini daha sonra vermeye başlamış, Gök Yüzünü izleyen Türk rasathaneleri, şekle ve nakle tapan yobazlar tarafından meleklerin bacaklarını izliyorlar gerekçesiyle taşlanıp yakılmıştır. Böylece hem Türk bilimi gerilemiş hemde Güneşin hareketini izleyemediklerinden orucu erken açtırarak, milyonlarca Türk'ün ibadeti sakatlanmıştır. Uygur Türklerinin Doğu Türkistanda icat edip, İslâm'a girdikten sonra Endülüs'e verdiği, Endülüstende önce İspanya'ya oradan da avrupaya yaydığı matbaa gevur işidir diyerek Türk yurduna 200 yıl sokulmamış, gevurlar 1 kitabı matbaa ile yılda 1000'e çoğaltıp 10.000 kişiye ulaşırken, biz ise 1 kitabı 1 yılda elle 10'a çoğaltıp 100 kişiye ulaşabiliyorduk. Biz Türk'ün kadimden getirdiği akılcı ve sorgulayıcı Maturidi-Yesevi inancı yerine, kuranın savaştığı arap cehaletini - kısaca şekilcilik ve nakilciliğe saplanıp emevi-eşari zihniyetiyle Sanayi devrimini kaçırıp batarken, işin ilginç tarafı aynı yıllarda batılılarda haçlı savaşlarıyla Türklerden bilimi alıp ve Türk'ün akılcı - sorgulayıcı Maturidi-Yesevi inancından etkilenip, engizisyon kilisesini siktir ederek aydınlanma çağını başlatıyordu. Bu yüzden Yavuz dönemi ve Yavuz ile Fatih'in farkı (kısaca Türk'ün anlayışıyla yükselen Börklü Osmanlı ile arapın cehaletiyle cürüyen fesli osmanlı) daha iyi anlaşılır diye umuyorum. Kününüz kut olsun, Esen kalın.
20 Comments
ULU TÜRK Nov 10, 2020 @ 3:42pm 
@BayPipo rehber kuran olursa hedef Turan değil hilafet oluyor. Kılavuzu arap olanın da, burnu ihanetten kurtulmuyor. Bu yüzden Türk'ün rehberi de Türk, yolu da Türk, inancıda Türk olmalı. Türklüğün 4 Kutsal T'si; TENGRİ ~ TÜRK ~ TÖRE ve TURAN'dan ayrılmamalı. Esen kalın
Alp Er Tunga  [author] Oct 17, 2020 @ 3:52am 
@paimon

1- Tür kelimesi Orkun kitabelerinde de geçen, Eski Türkçe "cins" anlamına gelen ve soy anlamındaki "töz" kelimesinin de bir çeşiti olan, kadim bir Türk kelimesidir. Okuduğun o ermeninin sözlüğüne dikkatli baksaydın, dip notlarında bu bilgilendirmeyi kendinde görürdün.

2- Ök, Tanrı'nın sıfatlarından biridir ve malik yani sahip anlamına gelir. islamdaki al-lah'ın 99 ismi ve sıfatı olması gibi düşünebilirsin. Örneğin arapçadaki malik kelimesi veya gaffar kelimesi al-lah demek değildir. Ancak al-lah'ın isim ve sıfatlarından biridir. Tanrı'nında GÖK gibi, AN gibi, ÖK gibi pek çok isim ve sıfatı vardır. arabın dininden önce kendi öz dinini tanımak için Eski Türk Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'in Türk'ün inancı TANRI kitabını okumanı salık veririm.
Alp Er Tunga  [author] Oct 17, 2020 @ 3:52am 
3- Peygamber = Tanrı elçisi, Yalvaç demektir. Oğuz Kağan'ın doğa üstü doğum ve yaşamından kesitlerin, peygamber mucizelerine benzerliğine dikkat çektim. Eğer deniz yaran musa'yı yahut babasız doğan isa'yı peygamber mucizesi diyorsak, doğumundan sonra bir kere süt içip tekrar içmeyen, aşlar yiyip güreşmesindeki benzerliği söyledim. Peygamberlikle ilgili sorunun varsa, git arabistandaki dinlere söyle. Mitoloji dediğin Söylenceler birebir tarih olarak alınmaz ancak Tarihi destekleyici kaynak olarak bakılabilir.
Alp Er Tunga  [author] Oct 17, 2020 @ 3:52am 
Zira söylencelere geçecek kadar büyük işler yapanlar, o toplumun gönlünde çok büyük öneme sahip olan ve unutulmayacak önemdeki büyük kişiler için söylenir. Oğuz Kağan'ın Doğuda gün doğusuna, Güneyde gün ortasına, Batıda gün batısına, Kuzeyde gece ortasına kadar gidip acuna düzen getirmesi, Orkun kitabelerinde de anlatılırken, İskit - Saka Türk devleti Başbuğu Alp Er Tunga'nın kahramanlıkları da Turan başbuğu afrasiyap adıyla firdevsinin kayıtlarında da yer almaktadır. Bu tarihi kayıtlarda yer alan kahramanların nasıl biri olduğunu ve toplumun gönlünde nasıl büyük bir öneme sahip olduğunu anlamak için mitolojilere yani söylencelere bakılır. Kısaca mitolojiler ile tarihin arasındaki farkı ben biliyorum. Ancak mitolojinin, tarihi kayıtlara destekleyici unsur olarak kullanılabildiğini anlaşılan sen bilmiyorsun.
Alp Er Tunga  [author] Oct 17, 2020 @ 3:51am 
4- Yabancı bir kelime, başka bir millete geçerken anlam kaymaları olabileceği gibi farklı anlamlar verilerekte geliştirilebilir. Bu şekilde geliştirilmiş pek çok arapça kelime vardır. Keş eki de bağımlılığı anlatan bir kelime olmuş ve Türk diline, islâm'ın kabulünden sonra dinin anlamından çok, kuranın yazılış şeklinin kutsallaştırılması yüzünden girmiştir. Türklerden diğer milletlere geçen verinti kelimeler gibi, islâm sonrası dilimize yerleşen alıntı kelimelerde, bazen birebir bazen anlam kaynamasına uğrayıp kullanıldığından, çekmek anlamına gelen keşiden kelimesinin keş eki Türklerde bağımlı anlamında kullanılmış olduğundan, farsların bilmediği Türklere özgü kutlu ÖK kelimesiyle birleşerek, Tanrı'ya bağımlılığı anlatan Ök'keş kelimesi çıkmış ve Türklerce isim olarak bile kullanılmıştır.
Alp Er Tunga  [author] Oct 17, 2020 @ 3:51am 
5- İnsanlar doğanın işleyişini çözüp taklit ederek bugünlere gelmiş ve hatta uçaklardan - denizaltılara kadar bugün dahi pek çok teknolojik gelişme, doğaya bakılarak yapıldığından, toplumun yaşamında önemli yer tuttuğundan, tarih boyunca onlarla özdeşleşen ve o milletin özelliklerini gösterdiği için, milletlerin sembolü olur ve o milletlerle özdeşleşir. Örneğin Türklerin simgesi Bozkurt iken, ruslarındaki ayı, çinlilerinki ejderha'dır. Bu yüzden uzak doğu'da ejder yılı büyük bir önemle kutlanır. Türklerde de Bozkurt, diğer hiçbir yabancı millette olmadığı kadar büyük bir öneme sahiptir, rehber ve yol gösteren ata olarak kabul edilir.
Alp Er Tunga  [author] Oct 17, 2020 @ 3:50am 
Dişi kurt Asena'dan doğan ve kurttan süt içip romayı kuran çocuk motifi Türklere özgüdür ki, roma'yı kuran Etrüskler, batılı gevurlara yabancı olan ve çok yüksek bir uygarlıkla oraya göç edip avrupa'ya şekil verdiği için Tanrı olarak görülmüş bir Türk kavimdir. Etrüskler gelene kadar, araplar gibi beyaz çarşafa giren batılı gavatlar, don giymeyi öğrenmiş ve Türklerin kadim Asena inancı, Rasena şeklinde batıya aparılmıştır.

6- Oyunun bütünü kamlıkla ve Türklükle ilgili olmasa da, oyundaki Skaallar'ın Saka Türklerinden esinlenilerek oluşturulduğu açıktır. Skaalların kadim inancı, yaşam tarzı ve yaşayışlarına baktığımızda, batıları değil Türkleri andırır. Bu yüzden şaman yerine KAM kullanılması gerekirdi. Bu tıpkı bir Tibetli budist keşişe, rahip demek gibi bir şeydir. Umarım konu anlaşılmıştır.
BayPipo Jun 20, 2020 @ 11:37am 
Valla kardeşim oyunu hiç oynamadım ama muhteşem beğendim ve ilgimi çekti açıkçası ellerine sağlık . Boşuna demiyorlar "Rehber Kuran,Hedef Turan" diye.
Musa51 Mar 30, 2018 @ 10:25am 
çok güzel olmuş
KutupAyısı Nov 22, 2017 @ 5:33am 
Çok iyi hazırlayıp sunmuşsun. Her itiraza karşı bir kanıt hazırlamışsın. Yani sonuna kadar araştırmışsın eline sağlık. Bu arada kendi geçmişimizi de öğrenmiş oldum :D He bide "Dingilizler" iyiymiş :D